| Benim büyüm temelde eğitim amaçlı kullanılır aslında, ben de tam bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | سحري يستخدم أساسا لأغراض التعليمية وفي الحقيقة وهذا هو سبب وجودي هنا |
| Tanaka'nın rekombinan teknolojisi muhteşem. Bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | محصلة تكنولوجيا التهجين لتاناكا إنها أرض جديدة ، وهي سبب وجودي هنا |
| İkisi de başarılıydı, zaten bu yüzden buradayım. | TED | كان كلاهما ناجحين، ولهذا السبب أنا هنا. |
| Teşekkürler ama ben bu yüzden buradayım. Emin misiniz? | Open Subtitles | و سيكون هذا أفضل من المشي شكرا لك و لكن لهذا السبب أنا هنا |
| Baba, ver. Yardım edeyim, bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | أبي، سأفعلها أنا دعني أساعدك، هذا سبب وجودي هُنا. |
| O yüzden buradayım. Bu kasabada olup biten herşeyi bilirim. | Open Subtitles | هذا هو سبب تواجدي هنا - أنا أعلم كل ما يدور في هذه المدينة - |
| Bana bir röportaj sözü verdin, o yüzden buradayım. | Open Subtitles | أنت وعدتني بمقابلة وهو سبب قدومي إلى هنا |
| Tanaka'nın rekombinan teknolojisi muhteşem. Bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | محصلة تكنولوجيا التهجين لتاناكا إنها أرض جديدة ، وهي سبب وجودي هنا |
| Ve aslında bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | انا مؤمنةٌ تماماً بما يمكنكِ فعله وفي الواقع ، هذا هو سبب وجودي هنا |
| Aslında o yüzden buradayım. Zira mezuniyet fotoğrafı için bir ton makyaj malzemesi lazım. | Open Subtitles | حسنا شكرا لك ايها الشاب الذكي في الحقيقة سبب وجودي هنا |
| Teşekkürler, zeki çocuk. Sağ ol, aslında ben de o yüzden buradayım. | Open Subtitles | حسناً، شكراً لك أيها الشاب الذكي شكراً، و سبب وجودي هنا |
| - Bu yüzden buradayım. Harika. Bir araba koltuğu ayarlayayım. | Open Subtitles | هذا سبب وجودي هنا - رائع سأخرج كرسي السيارة - |
| Buralarda tehlikeli tipler dolaşır, ben de bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | ثمة أشخاص خطرون في الجوار ولهذا السبب أنا هنا |
| Bu yüzden buradayım: iyi not aldığından emin olmak için. | Open Subtitles | لهذا السبب أنا هنا لأتأكد من أنه يحصل على أعلى العلامات |
| Kariyerimi bir sonraki adıma taşımaya hazırım, bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | أنا مستعد لابحر بمسيرتي إلى المستوى التالي وهذا هو السبب أنا هنا معكم. |
| Evet, söylemiştin. Aslında o yüzden buradayım zaten. | Open Subtitles | أجل، فعلت وفي الواقع هذا سبب وجودي هُنا |
| Gördün mü? Sorular bunlar. İşte bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | هذه هي الأسئلة هذا هو سبب تواجدي هنا |
| Bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | هذا هو سبب قدومي هنا.. |
| Bu yüzden buradayım: Bize huzursuzluk verse bile, sorgulamaya teşvik etmek için. | TED | و لهذا أنا هنا: لأدفع بسؤال نحونا، حتى و إن كان يشعرنا بعدم الارتياح. |
| Aslında, ben de tam bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | بالواقع، هذا سبب تواجدي هُنا. |
| İşte bu yüzden buradayım size yardım etmek için susuzluğunuzu gideriyorum, size hayatın en önemli hediyesini suyla veriyorum. | Open Subtitles | هذا سبب مجيئي إلى هنا لتوزيع الإغاثة أروي عطشكم لإعطاء الحياة نفسها بفضل الماء |
| Sınırdan geçirecektim, bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | أردت أن أعبرها الحدود لهذا السبب انا هنا |
| Bu beyin zarındaki bir zedelenme. Ben bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | هذا عطبٌ في الدوائر الكهربائيّة للقشرة المُخيّة، ولهذا أنا هنا. |
| Orduda yolunda gitmeyen pek çok şey vardır, ancak her zaman adamlarına sahip çıkar ki ben de bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | الجيش لديه أشياء خاطئة كثيرة لكنه يهتم برجاله .. لذلك أنا هنا .. |
| Bu yüzden buradayım. Benim için saklamanı istiyorum. | Open Subtitles | لذلك جئت هنا اريدك ان تخبئيها من اجلى |
| Evet, nerede olduğunu bilmiyorum ama, işte bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | نعم، أنا لا أعلم أين هو، لهذا جئت إلى هـنـا |
| Ben de seni önerdim. İşte bu yüzden buradayım, böylece Bobby Jones ve Walter Hagen'i yenebilirsin. | Open Subtitles | ،لهذا السبب أنا هُنا .(لذا بمقدورك التغلب على (جونز) و (هاغين |
| Ve bu yüzden buradayım; bazı yanlışları düzeltmek için. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنني هنا: لتصحيح بعض الأخطاء. |