| Sayın Başkan, yüzyüze görüşmek istemesinin tek nedeni taleplerini önünüze sermek. | Open Subtitles | سيدتي الرئيسة، السبب الوحيد لطلبه لمقابلةٍ وجهاً لوجه هو لطرح طلباته |
| Ama bayılmanın neden 137 saniye sürdüğünü açıklayabileceğini ve yüzyüze görüşmezsek konuşmayacağını söylüyor. | Open Subtitles | سبب فقدان الوعي، الذي دام 137 ثانية. ولن يتكلّم حتّى أراه وجهاً لوجه. |
| Seni bulup, yüzyüze görüşmenin iyi olacağını düşündüm, | Open Subtitles | لقد عرفت اننى اذا جئت الى هنا وتكلمت معك شخصياً |
| Pompey, Ona onunla yüzyüze ne zaman görüşeceğine dair niyetini göstermelisin. | Open Subtitles | يجب أن تعطي تلميحاً عن متي ستوافق علي مقابلته شخصياً |
| Biliyorsun kavgalarımızı erkek erkeğe, yüzyüze bazen de kör tadım testi ile çözerdik. | Open Subtitles | اننا نحن كُنّا نَحْلُّ نزاعاتَنا رجل لرجل , وجها لوجه وبأختبار التذوق الاعمى |
| Bunu yüzyüze yapmalısın. Birebir olması gerekli değil. | Open Subtitles | يجب عليك ان تفعليها شخصيا لا يجب ان يكون انا وانتي فقط |
| - Çok samimiyetsiz olur. yüzyüze konuşmalılar. | Open Subtitles | ان هذا شخصي جدا عليكم ان تتقابلواوجها لوجة |
| yüzyüze etkileşim bir dizi nörotransmiter salınımı sağlıyor, tıpkı bir aşı gibi, sizi şu an ve gelecek için koruyor. | TED | التواصل وجهاً لوجه يطلق سلسلة من الناقلات العصبية، وبشكل مشابه للقاح، تقوم بحمايتك في الوقت الحالي وكذلك في المستقبل. |
| Onlar, benim sualtında yüzyüze ve defalarca karşılaşma zevkine vardığım nazik devlerdir. | TED | هذه حيتان ضخمة مهذبة كان لي شرف مقابلتها وجهاً لوجه عدة مرات تحت الماء. |
| İşte Aristo der ki trajedi kahramanın gerçek kimliğiyle yüzyüze geldiği o andır. | TED | كما تعلمون، يقول أرسطوالمأساة هي اللحظة التي يأتي البطل وجهاً لوجه مع هويته الخاصة. |
| yüzyüze gelinmesi gereken en önemli şey birçok şeyde yanılmış olduğum sadece çenemdeki testislerde değil. | TED | تواجه المواقف وجهاً لوجه وفي الحقيقة توصلت إلى الأشياء بطريقة خاطئة، وليس فقط عن الأعضاء. |
| Bu yüzden, yüzyüze geldiğimizde söyleyemeyeceğim şeyleri yazıyorum. | Open Subtitles | إنني أكتب لك ما لن أجرؤ عن إخبارك به وجهاً لوجه |
| Okuma salonunda yüzyüze üç yıl geçirince.. | Open Subtitles | بعد ثلاث سنوات من الجلوس وجهاً لوجه فى المكتبة. |
| Düşündüm de, gelip yüzyüze konuşmak biraz görsel yardımda bulunmak iyi olur dedim. | Open Subtitles | فكّرت في المجيء شخصياً, لأعطيك بعض المعونات البصرية |
| Herşeyi size yüzyüze anlatacağım, Fakat,hmm,bunun özel olması gerekiyor. | Open Subtitles | سأخبركِ كل شيءٍ شخصياً لكن، يجب أن يحدث هذا بشكلٍ سري |
| Açıkçası mm... yüzyüze yapılması gereken bir konuşma gibi geldi. | Open Subtitles | فى حقيقة الامر أردت أن أقوم بتلك المحادثة شخصياً |
| Bunu yüzyüze ve bu gece yapmalısın | Open Subtitles | عليك أن تقوم بذلك شخصياً وعليك أن تقوم به الليلة |
| yüzyüze olsa işe yarar, fakat ayarlamak zordur. | TED | وجها لوجه قد تنجح، لكن من الصعب تحضير الوضع. |
| Birinin gençken sahip olduğu ruhla tekrar yüzyüze geldiği anlar oldukça enderdir... | Open Subtitles | أن يضع المرء وجها لوجه مع مرآة لنفسه عندما كان شابا |
| Sizinle yüzyüze konuşmak istiyorum. Kitabın için yeni bir bölüm buldum. | Open Subtitles | ،أردت التحدث لك شخصيا لدي فصل جديد لكتابك |
| İşimin büyük bir parçası kötü haber vermek, bunu sizinle yüzyüze konuşmak istedim. | Open Subtitles | أكثر ما في وظيفتي هو .. قول الأخبار السيئة وأردت أن أقول هذا بشكل شخصي |
| yüzyüze iletişime ihtiyacımız var. Duyarlılığın kareografisini bu ruhsal etkileşimler sayesinde öğreniriz ve yalnızlığımızın yerini dostluk, güven, sadakat ve sevgiye bırakırız. | TED | نحتاج للتفاعل وجهًا لوجه حيث سنتعلم جمالية الإيثار ونخلق تلك الأمور الروحية الحميدة مثل الصداقة والثقة والوفاء والحب التي تخلصنا من وحدتنا. |
| Böylece yüzyüze gelmiştik. Meme ucu savaşına kitlenmiştik. | Open Subtitles | لذا واجهنا بعضنا البعض, في معركة الحلمات. |
| Onunla yüzyüze konuşmak istiyorum, kan tahlileri için de gün ayarlamak gerekiyor. | Open Subtitles | اودّ رؤيتها شخصيًا ، وأجدول بعض فحوصات الدم |
| Onlara yokolmayla yüzyüze olduklarını ama kendi güvensizlikleriyle yüzleşemediklerini söyledim. | Open Subtitles | ذكّرتهم أنهم يواجهون إبادة، لكنّهم لا يستطيعون مواجهة سوء ظنّهم. |
| Aslında bunlar, yüzyüze gelmek zorunda olduğunuz,bilirsiniz, çeşitli ufak meydan okumalar. | TED | و لذلك هذا جزء من التحديات الصغيرة التي نواجهها. |