| Bu 45 metrelik metal yapılar şu anda yaşamla dolu. | Open Subtitles | هذه الهياكل المعدنية ذات 45 سم هي الآن مليئة بالحياة |
| Tüm bunlar evrenin yaşamla dolu mu yoksa yalnızca bizden mi ibaret olduğunu anlamamıza yardımcı olacak. | TED | وكل هذا سوف يساعدنا على فهم ما إذا كان الكون يعج بالحياة أو ما إذا كنّا وحيدين فيه. كلا الإجابتين مذهلة |
| Buenos Aires ve Berlin'in yerlisi olması yaşamla ilgili. | TED | كونه محليا من بوينس أيرس و برلين، فهذا أمر متعلق بالحياة. |
| Her şey yaşamla doluydu ve tüm yaşam da tekti. | Open Subtitles | وكان كل شئ مليئا بالحياة والحياة شيئا واحدا |
| Benim ölümümü izlemenize yetecek kadar yaşamla bıraktı. | Open Subtitles | لقد تركني مع حياة كافية لكي يشاهدني اموت |
| "Buzlu camın arkasında inanç ve yaşamla birlikte umut ve aşk vardır. | Open Subtitles | الآن سنرى.. خلال الزجاج على نحو مظلم.. والإيمان.. |
| Okul çağındaki çocuklar ve toplumlar ulusal parklara götürülmeli, böylece vahşi yaşamla bağ kurma şansı elde edecekler. | TED | يجب أخذ تلاميذ المدارس والمجتمعات المحلّية إلى الحدائق الوطنية، ليحظوا بفرصة الاتصال بالحياة البرّية. |
| Vahşi yaşamla bütünleşmiş bu sahillerde Tüylü Foklar en kalabalık nüfusa sahiptir. | Open Subtitles | رأس الرجاء الصالح يعج بالحياة البحرية ومن بين اكثر سكانه انتشارا عجول البحر ذات الفراء |
| Dünya'daki yaşamla o globüllerde gerçekleşmiş kimyasal tepkimeler arasında bir bağlantı var. | Open Subtitles | نوع الكيمياء التى حدثت داخل هذه الكريات ترتبط بالحياة على الأرض |
| Her, her zaman... Gerçek yaşamla bağlantısı oldum onun. | Open Subtitles | وأنا دائماً، أنا كنت صلتها بالحياة الحقيقية |
| Sizin gibi hayatını avlanarak kazananların, vahşi yaşamla dolu yere girmesini engelliyor. | Open Subtitles | ويمنع عدداً منكم ممن يقتاتون على الصيد في منطقة كاملة غنية بالحياة البرية |
| Dünya gibi bir gezegende ikide iki, bu da demek oluyor ki evren yaşamla iç içedir. | Open Subtitles | حياتان على أرض مثل هذا الكوكب فمن الأكيد بأن الكون يعجّ بالحياة |
| Evet, gerçek yaşamla alakaları yoktur. | Open Subtitles | نعم , وأن ليس لها أي دخل بالحياة الواقعيّة |
| Herkesin DNA'sında, üç milyar yıl önceki Dünya üzerinde mevcut yaşamla doğrudan bir bağlantı var. | Open Subtitles | في الحمض النووي لكل شخص هناك رابط مباشر يربطه بالحياة على الأرض قبل 3 مليارات عام |
| Penguenlere yakında göçmenler de katılacak ve Güney Kutbu birkaç hareketli ay boyunca yaşamla dolacak. | Open Subtitles | قريباً ستلتحق البطاريق بالمهاجرين وسيعجُّ أقصى الجنوب بالحياة لبضعة شهورٍ صاخبة |
| yaşamla dolup taşan adalarla benek benek olmuş enerjik ve tropik bir iç deniz olduğu zamanlarda. | Open Subtitles | عندما كان أرضاً بحرية إستوائية نابضة بالحياة مُرصعةً بالجزر و زاخرةً بالحياة. |
| Bu, volkanların yaşamla kurduğu şaşırtıcı bir birliği, bir ortaklığı içeriyor. | Open Subtitles | دورٌ ينطوي على تحالف مذهل، شراكةٌ بين البراكين والحياة |
| Melez, yaşamla ölüm arasındaki boşluğa bakmış ve bizlerin algılayamayacağı şeyler görmüş. | Open Subtitles | الهجين نظرت إلى الفضاء بين الموت والحياة وقد رأت أشياء لسنا قادرون على تخيلها |
| Sevdiğin kadınla birlikte. Hak ettiğin yaşamla birlikte. | Open Subtitles | مع المرأة التي تحبها والحياة التي تستحقها |
| Bir Nûmenor torunu, uzun yaşamla kutsanmış. | Open Subtitles | من سلالة (النيومير) مع حياة سعيدة و طويلة |
| Bir Nûmenor torunu, uzun yaşamla kutsanmış. | Open Subtitles | من سلالة (النيومير) مع حياة سعيدة و طويلة |
| "Buzlu camın arkasında inanç ve yaşamla beraber umut ve aşk vardır. | Open Subtitles | الآن سنرى.. خلال الزجاج على نحو مظلم.. والإيمان.. |