| Katili yakalamak için pek acele ettiğini söyleyemeyiz, değil mi? | Open Subtitles | ليسوا في إندفاع كبير جداً للقبض على القاتل أليسوا كذلك؟ |
| Evet, ben polisim. Senin gibi suçluları yakalamak için buraya geldim. | Open Subtitles | نعم ، أنا شرطي جاء إلى هنا للقبض على المجرمين أمثالكِ |
| Bu onları yakalamak için tek umudumuz planlarının sıradaki aşamasını oynamak. | Open Subtitles | إنه آملنا الوحيد للإمساك بهم أن نبلغ المرحلة التالية من خططهم |
| Biz onları yakalamak için motor kullanıyoruz. Bizim motorcularımız motorların üzerindeler. | Open Subtitles | سنستخدم الدرجات للوصول إليهم ولكن رجالنا فوقها |
| Bunu adalete hizmet etmek ve katil bir yamyamı yakalamak için yaptım. | Open Subtitles | قمت بذلك من أجل العدالة و للقبض على آكلي لحوم البشر المجرمين |
| Ve gücünüzü sadece bu hayvanları yakalamak için kullanacağınıza dair güvence istiyoruz. | Open Subtitles | و نريد تأكيدك انك ستقوم بكل ما بوسعك للقبض على تلك المخلوقات |
| Her an suçluları yakalamak için hareket halinde. Görüyor musun? | Open Subtitles | انظر إلى الأشخاص الذين يعملون بجد للقبض على الرؤساء الفاسدين |
| Katili yakalamak için pek acele ettiğini söyleyemeyiz, değil mi? | Open Subtitles | ليسوا في إندفاع كبير جداً للقبض على القاتل أليسوا كذلك؟ |
| Bu şerefsizleri yakalamak için ne gerekiyorsa yapalım, tamam mı? | Open Subtitles | أيًّا كان ما يتطلّبه الأمر للقبض على هذين الحقيرين، مفهوم؟ |
| Bu piçi yakalamak için bana verdiğin bu şansa minnettarım. | Open Subtitles | وانا اقدر لك ان تُعطيني هذه الفرصه للقبض على الوغد |
| Onu yakalamak için bizim de kalpsiz olmamız gerekirdi ama olamadık. | Open Subtitles | كان علينا أن نكون بلا رحمة للإمساك به ولم نكن كذلك |
| Orman örtüsünde yaşayan yüksek sayıdaki bu primatların geniş parmak kemikleri ve devasa parmak tabanları ince dalları yakalamak için uygundu. | TED | عاليًا تحت ظلال الغابات حيث عاشت هذه الحيوانات الرئيسيّة، كانت عظام الأصابع العريضة ومنصّات الأصابع الواسعة مثاليّة للإمساك بفروع الأشجار الضيّقة. |
| Onu yakalamak için o kadar zahmet ve iki ay sonra serbest bırak. | Open Subtitles | كانت بطول 16 قدماً ، تكبّدنا العناء للإمساك بها واضطررنا إلى أن نفلتها بعد شهرين. |
| Bu beş profil rezil olan adamları yakalamak için kullanıldı. | Open Subtitles | هذه الخمس حسابات تم إستخدامها للإيقاع بالرجال الذين تم فضحهم |
| Yoksa bir gece bu eller seni yakalamak için orada olmayabilir. | Open Subtitles | أو ذات ليلة لن تجدين تلك الأيدي لتمسك بكِ |
| Biz bu adamı yakalamak için hep çalışıyoruz ve son dakikada | Open Subtitles | نحن نُتعب أنفسنا في القبض على هذا الرجل، وفي اللحظة الأخيرة |
| Kaçak bir mahkumu yakalamak için tek yol olmasa da bunun yollarından biri. | Open Subtitles | سكيننير: هو قد لا يكون أفضل طريق لكنّه بالتأكيد طريق واحد لمسك مدان هارب. |
| Bunu onu yakalamak için kullanabilirler mi? | Open Subtitles | و بوسعهم إستخدامه كوسيلة لإلقاء القبض عليه؟ |
| Bu su kaynağını buldum ve her şey aynı kalırsa, eşsiz bir şey yakalamak için gerçek bir şansım olduğunu düşündüm. | TED | وجدت حفرة الماء هذه، وشعرت إذا بقي كل شيء بنفس الطريقة التي يحدث بها، كان عندي فرصة حقيقية لالتقاط شيء فريد من نوعه. |
| Hayır, ama bir tane tutup onu da diğerini yakalamak için kullanabilirim. | Open Subtitles | لا ، لكنني استطيع اصطياد سمكه واحده واستخدام تلك السمكه لاصطياد الاخرى |
| Ancak yaklaştıklarında yemeklerini yakalamak için altıncı hisse benzer bir şeye güvenirler. | TED | ولكن بمجرد اقترابها من الفريسة، تعتمد على ما يشبه الحاسة السادسة لصيد وجبتها فعليًا. |
| Odanın içinde uçmaya devam ettiler, sinek yakalamak için sağa sola dönmeye devam ettiler | TED | بقي الأطفال يحلقون حول الغرفة، وبقوا يغيرون اتجاهم لليسار واليمين لإلتقاط البعوض. |
| Onu yakalamak için neler vermezdim. | Open Subtitles | أنا مستعد أن أفعل أي شيء لأمسك بهذا الحيوان |
| Onu yakalamak için elimizden gelen her şeyi yaptığımızı bilmelisin. | Open Subtitles | يجب أن تعلم بأننا نفعل كل ما نستطيع للقبض عليه |
| Kırsal bölgeye kaçmadan önce onu yakalamak için son şansımız demek oluyor bu. | Open Subtitles | هذه آخر أفضل فرصة للنيل منه قبل أن يختفي مجددا في المناطق القبلية |