| O yakutun benim için anlamı çok büyük. | Open Subtitles | الياقوتة تعنى الكثير لى انها لاتقدر بثمن |
| Evet, yakutun evine güvende gittiğinden emin olmak istedim. | Open Subtitles | نعم، أردت التأكد من أن الياقوتة بطريقها للوطن بسلام |
| yakutun ona kolay bir hayat sağlayabileceğini düşündüm. | Open Subtitles | اعتقدت الياقوتة من شأنها أن تجعل الحياة أسهل. |
| "yakutun kanı beyaz kara dökülecek, | Open Subtitles | "قطرات روبي الحمراء من الدم على أرض الثلوج البيضاء, |
| "yakutun kanı beyaz kara dökülecek, | Open Subtitles | "قطرات روبي الحمراء من الدم على أرض الثلوج البيضاء, |
| Şu yakutun büyüklüğüne bak! | Open Subtitles | إنظر إلى حجم تلك الياقوتة |
| Elçi Kyi, yakutun başka biri tarafından çalındığını kanıtlarsak Christopher'i serbest bırakacağınızı varsayıyorum. | Open Subtitles | سعادة السفير (كي) ، لو أثبتنا أن شخصًا آخر قد سرق الياقوتة فأفترض بأنك ستطلق سراح (كريستوفر)؟ |