| Bu bölgenin ilginç demografik özellikleri-- yalıtılmış tek başına birlikte. | TED | تلك هي الديموغرافية العجيبة لتلك المنطقة معزولة وحدها معا. |
| Bu insanlar, yalıtılmış bir Bronz Çağı kültürüne sahip. | TED | هي في الواقع حضارة معزولة منذ العصر البرونزي. |
| Evet, üst kattaki sıcak, yalıtılmış oda. | Open Subtitles | أوه، نعم، غرفة معزولة الدافئة في الطابق العلوي. |
| Onu bir parça çiğ etle yalıtılmış bir odada mı tutuyorlar? | Open Subtitles | هم يحتفظون به محتجزا في غرفة منعزلة مع قطعة لحمة نتنة او ماشابه ؟ |
| İşte o akşam, hatırladığım kadarıyla, Detroit nehrinin sağ tarafında bir tür yalıtılmış bölge imajı veren sokağa gittik, ...ve nehirden gelen sisi rahatlıkla görebiliyordunuz. | Open Subtitles | وفي تلك الليلة ، اتذكر ..اننا وقفنا بعيدا في منطقة منعزلة في ديترويت. بالظبط في جهة نهر ديترويت، |
| Burada, yalıtılmış bir şekilde Afrika'nın çatısında, ...en nadir avcılardan biri yaşar, | Open Subtitles | معزول هنا على سطح أفريقيا واحد من أندر الصيادين في العالم |
| Baştan aşağı yalıtılmış durumdayım. - Alan kuvvetini gözlemliyor musun? | Open Subtitles | هذا هراء أنا معزول تمامًا هل تتبعين طاقة الحقل؟ |
| Basitçe her şeyi ayrı ayrı yalıtılmış bölümlere koyarlar. | Open Subtitles | في الحقيقة , يقومون بتجزئة كل شيء في أماكن معزولة |
| New York'un eski binalarını yenilemek kışın daha iyi yalıtılmış, yazın enerjiyi, klimaları sızdırmayacak hale getirmek için bir programı var. Bir etki yaratmak budur. | TED | نيويورك لديها برنامج تحديث لمبانيها القديمة جعلها معزولة بشكل افضل في الشتاء و تمنع تسرب الطاقة في الصيف لا تمنع تسرب الهواء المكيف هذا له تأثير |
| Namibya... veya, Sesfontein, Nabimya'da bir yerlerde saklanmış yalıtılmış bir köyden başka bir şey değildi. | TED | ناميبيا...أو سيسفونتين لم تكن سوى قرية معزولة في مكان ما، مخفية بعيداً في ناميبيا. |
| Bu olasılıkla sadece yalıtılmış, biyolojik bir ol... | Open Subtitles | فمن الأرجح مجرد phenomen-- البيولوجية معزولة |
| Bu hatlar son derece normal ve yalıtılmış, fakat hatta eğer sızıntı veya yanlışlık olursa, elektrik alanı elektrik alanları yoğun bir hale geliyor ve bu yoğunluk çevresindeki havayı şarj ediyor ve bu korona denen olaya sebep oluyor. | Open Subtitles | وحال هذه الخطوط طبيعي جداً وهي معزولة جيداً، لكن إن حدث تسريب أو خلل في الخط يشتد ذاك المجال الكهربائي بقدر هائل، شديد جداً لدرجة شحن الهواء من حوله |
| ...aynı şekilde yalıtılmış soğutucular bulundu." | Open Subtitles | "مبردات متطابقة معزولة الصفراء". |
| Bu oda, üssün diğer yerlerinden yalıtılmış durumda. | Open Subtitles | إذن فهذه الحجرة منعزلة عن باقى القاعدة |
| Aksonlarının yalıtılmış bir elektrik teli gibi ince bir tabaka miyelin ile kaplı olmasına hayranım. | Open Subtitles | الطريقة المغطّى فيها المحور العصبيّ بطبقة رفيعة من الـ(مايلين) مثل سلك كهرباء معزول |
| yalıtılmış bir sistemimiz var. | Open Subtitles | فنحن لدينا نظام معزول. |