| Hemen gidelim. yalnız çocuğun kankası, hala Nate için yanıyor diye duyduk. | Open Subtitles | اسمعو الفتى الوحيد , لايزال يحمل الشعله لـ نيت |
| Bu da saatler 12'yi vurduğunda "yalnız çocuğun" yalnız olduğu anlamına geliyor. | Open Subtitles | أعتقد أن هذا يعني أن الفتى الوحيد كان وحيداً تماماً عندما تدق الساعة الثانية عشرة |
| Olası kaçak gelin Blair Waldorf'a yalnız çocuğun çatı katında sığınma teklif edildi. | Open Subtitles | "هروب العروس الملكيه المحتمله : بلير والدورف "والتي تم تقديم ملجأ لها عند الفتى الوحيد. |
| Bir tarafım, bu yalnız çocuğun bir avuntu aradığına inanıyor. | Open Subtitles | جزء مني يصدق أنه طفل وحيد يبحث عن رفقه |
| Bir tarafım, bu yalnız çocuğun bir avuntu aradığına inanıyor. | Open Subtitles | جزء مني يصدق أنه طفل وحيد يبحث عن رفقه |
| yalnız çocuğun sırrı ortaya çıktı ve bu seferki sıra dışı. | Open Subtitles | سر الولد الوحيد كشف وهو من النوع المفاجيء, د. |
| Belki de yalnız çocuğun kitabıyla alakalı bir şeydir. | Open Subtitles | ربما أن لهذا علاقة بكتاب الفتى الوحيد |
| Ayrıca, yalnız çocuğun bebeğinin annesi St. Barts'ta güneşlenirken görüldü. | Open Subtitles | تم رصد والدة ابن الفتى الوحيد (تبدو مثيرة على الشاطىء في (سانت بارت |
| yalnız çocuğun hayranları yavaşça azalıyor ama nefret edenleri dörde katlıyor ve çoğalıyor. | Open Subtitles | "فعشاق (الفتى الوحيد) يتناقصون ببطء" ولكن المبغضين يتصاعدون" "ويتضاعفون |
| yalnız çocuğun saygıdeğer bir rakip olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | لقد اتضح ان الولد الوحيد يستحق النّد |