| Bence bir erkek hayatında Yalnız bir kez yemin etmeli. | Open Subtitles | أظن أن المرء ينبغي أن يقسم بالولاء مرة واحدة فقط في حياته |
| Yalnız bir kez bak. Bir daha vurmayacağım, | Open Subtitles | انظري مرّة واحدة فقط لَنْ أَضْربَك ثانيةً |
| O sadece memleketinde olan biteni duymak isteyen Yalnız bir asker. | Open Subtitles | مفهوم؟ انه فقد جندي وحيد يريد أن يسمع الاخبار من الوطن |
| Buna inanmakta zorlanabilirsin ama ben kötü ve Yalnız bir gençlik geçirdim. | Open Subtitles | قد تجدين هذا صعباً تصديقه لكن ديَني كان شاب خجول و وحيد |
| Onun, ailesinin geçimini sağladığı bahanesiyle ücretimi artırmayı reddettiklerinde Yalnız bir anne olarak ben de ailemin geçimini sağlıyordum. | TED | وعندما رُفض طلب علاوتي، بحجة أن زميلي الذكر كان لديه عائلة لكي ينفق عليها، وأنا مثله كأم عزباء. |
| Elbisesi Yalnız bir dul olduğunun sade bir hatırlatıcısı olacak. | Open Subtitles | سيكون لباسها رصين عبارة عن رسالة تذكير بأنها أرملة وحيدة |
| Mutlu bir yüz takınıyor ama içinden aslında üzgün ve Yalnız bir adam. | Open Subtitles | إنه يظهر أنه سعيداً، ولكن بداخله فهو حزيناً ووحيداً |
| Daireye girdiğimde, direk odasına gitti ama kapıyı Yalnız bir kere çarptı. | Open Subtitles | عندما دخلت دخل الى غرفة نومه و لكن قفل الباب مرة واحدة فقط |
| Ben Yalnız bir LeBaron görüyorum, Freddy. | Open Subtitles | أووه, بلى؟ أنا أرى ليبارون واحدة فقط, فريدي. |
| Evet! Ama ne yazıkki Yalnız bir tane var, değil mi? | Open Subtitles | أجـل مؤسف للغاية أن هنـالك واحدة فقط ، صح ؟ |
| Bunu size Yalnız bir kere söyleyeceğim. Anladın mı? | Open Subtitles | سوف أخبرك بهذا مرة واحدة فقط هل فهمت المعنى؟ |
| Yalnız bir kere giydim ve sana benden daha çok yakışıyor. | Open Subtitles | حسنًا ، تم إرتداؤه مرة واحدة فقط و يبدو عليكِ أجمل بكثير مما كان عليّ. |
| Bu adam sadece kilisesindeki onu yemeğe çıkarmak isteyen Yalnız bir dul. | Open Subtitles | إنه فقط مجرد أرمل وحيد من الكنيسة و الذي يريد أخذها للعشاء |
| Yalnız bir babanın evlat edinmesinin ne kadar zor olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | هل لديك أى فكرة كأب ومسؤل وحيد الأحلام والأماني للتكيف مع ذلك؟ |
| Yalnız bir kurdun elindeki yapay zekadan korkmam. | TED | أنا لا أخاف من الذكاء الاصطناعي في يد ثعلب وحيد. |
| Yalnız bir adam bütün bu vahşilerle başa çıkabilir? | Open Subtitles | كيف يمكنني، رجل واحد وحيد يكون مسؤولا عن كل هؤلاء الوحوش؟ |
| Ben Yalnız bir anneyim ve heykeltraş olmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | أنا أم عزباء حضرة القاضي وأحاول أن أصبح نحاته لدي |
| Ama Londra'da Yalnız bir kadının tek başına ilerlemesinin kolay birşey olmadığını öğrendim. | Open Subtitles | لكني اكتشفت أن التجول وحيدة في لندن لم يكن أمراً سهلاً بالنسبة لامرأة |
| Burada üşüyerek, aç ve Yalnız bir şekilde öleceğini bilmek daha tatmin edici olabilir. | Open Subtitles | سيكون أكثر إرضاءاً لي أن أعلم بأنّكَ ستموت في الخارج برداً و جوعاً ووحيداً |
| Satış elemanlarının Yalnız bir anne olmamı hep avantaja çevirmek istediklerini hissederim. | Open Subtitles | فأنا أحس أن كثير من مندوبي المبيعات يرغبون فقط بإستغلال أمّ عازبة |
| Eğer sen, Allah'ının bir kulu olarak, beni yok etmek için 100,000 savaşçıyla, Allah'ımın Yalnız bir kulu olarak, | Open Subtitles | لو أنك ، كخادم لربك يجب ان تستخدم 10000 مصارع لتدميرى خادم منعزل لربى |
| Hızla seyreden Yalnız bir gemi. Aydınlıkta hiç şansımız yok. | Open Subtitles | سفينة منعزلة تسافر بسرعة كبيرة ليس لدينا فرصة فى ذلك |
| Burası çok Yalnız bir yer, o da kendine bir arkadaş buldu. | Open Subtitles | لكن الأمر موحش هنا لذا حصلت لنفسها على رفيق |
| Yolda Yalnız bir hayata mahkum olmuş. | Open Subtitles | والمقدّر لها حياه وحيده على الطريق |
| Sadece çok Yalnız bir adam, başkalarının hassasiyetlerinden yararlanmaya çalışır bu yüzden seni yargılamayacağım. | Open Subtitles | فقط رجل يشعر بالوحدة قد يقوم بالتغذي على نقاط ضعف الآخرين كما تفعل أنت إنني أحاول أن لا أكون قاسية عليك |
| Denizde genelde Yalnız bir hayat sürdükten sonra bu kolonilerde toplanmaları kuşların üremelerini koordine etmelerini için kilit bir nokta olan toplumsal teşviki sağlar. | Open Subtitles | التجمع في هذه المستعمرات المكتظة.. بعد قضاء حياة طويلة من الوحدة في البحر.. تمنح الطيور تحفيز اجتماعي |
| Her gece terler içinde, korkmuş, Yalnız bir şekilde uyanırdım. | Open Subtitles | كنت أصحو كلّ ليلة متعرّقًا من أثر القلق، مرتعبًا وحيدًا. |
| Yeterli olduğumu biliyorum... ama Yalnız bir çocuk toplumla kolay kaynaşamıyor. | Open Subtitles | أعتقد أنني كذلك ولكن الطفل المنعزل لا يمكنه أن يجد الأصدقاء |