| Yalnız olmadığını, seninle çalışan başka insanların olduğunu söyledin. | Open Subtitles | قلت لي أنك لست وحدك. أن هناك غيرهم من العاملين معك. |
| Yalnız olmadığını bilmek istiyorsan bana güvenmeye başlamalısın. | Open Subtitles | اذا اردت ان تعلم فأنت لست وحدك يجب ان تبدأ بالوثوق بي |
| Ve sanırım ona Yalnız olmadığını hissettirmek için onunla ilgileniyordu. | Open Subtitles | وأعتقد أنه أراد التواصل معها. لكي تعرف أنها ليست وحيدة. |
| Yalnız olmadığını çünkü benim yanında olduğumu söylüyordu. | Open Subtitles | لذلك كان يعرف انه ليس بمفرده لانه يمتلكني |
| Taş ocağındaki adamın Yalnız olmadığını biliyoruz. | Open Subtitles | نحن نعلم أن المجرم لم يكن بمفرده في المقلاع |
| Çünkü Yalnız olmadığını hissettirecek ve onu sakinleştirecek tek kişi var, o da sensin. | Open Subtitles | لأن هناك فقط شخص واحد سيشعرها انها ليست وحيده شخص واحد يمكنه ان يهدئ من روعها وذاك الشخص هو انت |
| Varınca Yalnız olmadığını görüyor. Bir adam var... | Open Subtitles | ثم وجد أنه ليس وحيداً,هناك رجلاً آخر كان خناك |
| Sadece Yalnız olmadığını söylemek istedim. | Open Subtitles | أريد فقط أن أخبرك أنك لست لوحدك في هذا. |
| Ben sadece senin bu işte Yalnız olmadığını bilmelerinin önemli olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | إعتقدتُ فقط إنّه كان من المهم لهم أن يعرفوا أنّك لست وحيد في هذا. |
| Buraya Yalnız olmadığını söylemeye geldim. | Open Subtitles | لقد أتيت هنا لأعلمكِ أنك لستِ وحدك |
| Dün gece canıma kıymaya kalktım. Öncelikle Yalnız olmadığını bil. | Open Subtitles | في الليلة الماضية حاولتُ قتل نفسي إفهمي بأنكِ لستِ وحيدة |
| Oğlumun Yalnız olmadığını biliyorum, çünkü o gün on tane çocuk öldü! | Open Subtitles | لنفس السبب الذي جعلك متأكدا أن ابنك لم يفعل هذا وحده أنا متأكد أن ابني لم يكن وحده لأن عشرة أطفال ماتوا في هذا اليوم |
| Yani onun Yalnız olmadığını bilmek güzel. | Open Subtitles | أنت تعرف، أنه من الجيد أن تعرف أنها ليست وحدها |
| Yalnız olmadığını farkettiğinde, mükemmel bir şarkının hissettirdiği duygudur." | Open Subtitles | الاحساس الذى يجيئك من أغنيه مكتمله عندما تدرك أنك لست وحيداً |
| Ne şimdi ne de hiçbir zaman Yalnız olmadığını bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تعرفي أنني لا أريدك أن تكوني بمفردك لا الآن ولا بأي وقت |
| Sadece Yalnız olmadığını bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | فقط أريدك أن تعرفي أنك لست وحدك |
| Yalnız olmadığını bilmen gerekiyor. | Open Subtitles | ولكن عليك أن تعرف أن لست وحدك. |
| Yalnız olmadığını bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | أيضاً أريدك ان تعلم أنك لست وحدك |
| Yalnız olmadığını bilmek içimi rahatlattı, Bay Gow. | Open Subtitles | من المريح أن تعرف أنها ليست وحيدة يا سيد " جو" |
| Piper için, tek ihtiyacı olan işaret ona Yalnız olmadığını hatırlatması içindi. | Open Subtitles | من أجل (بايبر) الإشارة الوحيدة التي كانت تحتاجها الإشارة الوحيدة التي تذكرها أنها ليست وحيدة |
| Kral'ın Yalnız olmadığını unutmayalım. | Open Subtitles | ~ دعونا لاننسى, الملك ليس بمفرده |
| Zaikin Yalnız olmadığını söylemişti. | Open Subtitles | زيكن قال إنه ليس بمفرده |
| İşte o zaman, Yalnız olmadığını öğrendik. | Open Subtitles | ..هناك عرفنا. إنه لم يكن بمفرده. |
| Evet,bana Yalnız olmadığını söyler. | Open Subtitles | نعم، هي تخبرنى بانها ليست وحيده |
| Kepler, bize can veren gezegenimizin Yalnız olmadığını kanıtladı. | Open Subtitles | أثبت كيبلر أن كوكبنا المانح للحياة ليس وحيداً... |
| Evet, ben sadece Yalnız olmadığını bilmeni istedim. | Open Subtitles | انا اردتك فقط ان تعلم انك لست لوحدك |
| Ama Yalnız olmadığını bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | لكن أريدك أن تعرف بانك لست وحيد |
| Tüm bu olup bitenlerde Yalnız olmadığını bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تعرفي أنكِ ... لستِ وحدك . فى آي من هذا |
| Yalnız olmadığını bil. Mary iyi seçim yapmış. | Open Subtitles | أعلمي انكِ لستِ وحيدة ماري بكل تأكيد اختارت من يتولى حمايتها جيدا |
| Yalnız olmadığını bilerek hareket et. | TED | افعل ذلك بثقة أنك لست وحيداً. |
| Ne şimdi ne de hiçbir zaman Yalnız olmadığını bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تعرفي أنني لا أريدك أن تكوني بمفردك |