| Buraya gelirken, uçuş boyunca, yanımdaki yolcu ile aramızda ilginç bir konuşma geçti. | TED | في طريقي إلى هنا، أجريت محادثة شيقة مع الراكب الذي بجانبي خلال رحلتي |
| Fiji'ye gitmek üzere uçağa bindim ve yanımdaki koltukta sen yoktun. | Open Subtitles | عندما كنت على متن الطائره الى فيجي ولم تكوني موجوده بجانبي |
| Benim yanımdaki adam son derece hoş bir beyefendiydi ve kendini Bay Herbert Levine olarak tanıttı. | TED | كان الرجل الذي بجانبي لطيفًا للغاية، وقدم نفسه كالسيد هيربت ليفين. |
| yanımdaki koltukta iki milyon dolar. | Open Subtitles | أتتصور هذا ؟ مليونان دولار بجواري في الطائرة |
| Odaya girdi ve yanımdaki yatakta yatan adamı öldürdü. | Open Subtitles | لقد اتى الى هذه الغرفة وقتل الرجل الذي كان بجواري |
| yanımdaki çocuk yüzükoyun şekilse ateş ediyordu ve dediğim gibi şaşıydı. | Open Subtitles | لذلك الرجل الذى بجانبى هو يصوب من موقع منكفئ |
| Hostes, galiba yanımdaki adam bir doktor. | Open Subtitles | يا مضيّفة , اعتقد بان الرجلَ الذي بجانبي طبيب. |
| Uçağa bindiğimde bir bilet de ona alırım ve yanımdaki koltukta gider. | Open Subtitles | حين آخذ رحلةً جوية أحجز مقعد آخر وأجلسه بجانبي |
| yanımdaki adam elimi tuttu. Ben de elimi çekmedim. | Open Subtitles | الرجل من المقعد الذي بجانبي أمسك بيدي و هل تعلم ماذا لم أبعد يدي عنه |
| Bir anda fark ettim ki altımdaki ya da yanımdaki vücut ıslak ve soğuktu. | Open Subtitles | وبعدها أحسست أن هناك جسد بجانبي أو تحتى شديد البلل وبارد جدا |
| yanımdaki koltukta öylece oturuyordun ve ben de sana karşı müthiş bir sevgiyle doluydum. | Open Subtitles | كنت تجلسي على المقعد الذي بجانبي وكنت احبك بشكل كبير جدا وعرفت |
| yanımdaki kadının gülmekten nefesi kesilmişti. | Open Subtitles | أن هناك امرأة كانت بجانبي تحاول التقاط أنفاسها من شدة الضحك |
| Bir keresinde, şehir otobüsündeydim ve yanımdaki adam bir kova kızarmış tavuk yiyordu. | Open Subtitles | في إحدى الأوقات، كنت راكباً في الباص والرجل بجانبي كان يأكل دجاجاً مقلياً من سطل |
| Bunu istedim çünkü geçenlerde sinemaya gittim ve yanımdaki adam film oynarken telefonuna cevap verdi. | Open Subtitles | السّبب أني كنت في السينما مؤخرًا و ردّ شخص بجانبي على هاتفه خلال العرض |
| O an kadın evden çıktı yanımdaki adam, ve ben çok yakındım, çok yakın ateş açmaya başladı ve soğukkanlılıkla bu insanları hemen öldürdü ve kurşun yağmuru altındaydılar ve tüm duvara kan sıçramıştı. | Open Subtitles | ولحظة مغادرة النساء للبيت اذا بالرجل بجانبي وكان قريب مني جدا |
| Tabii, bunu neden yanımdaki polise anlatmıyorsun? | Open Subtitles | نعم ، لماذا لا تخبر الشرطي الواقف بجواري ؟ |
| Bayan, yanımdaki kadın uyuyor ve çıkmam gerek. | Open Subtitles | ،سيدتي، هذه المرأة نائمة بجواري ويجب أن أخرج حقاً |
| Tam anlamıyla hem de Fish.yanımdaki bayan şüpheli kişinin bir kaç saniye önce de kendine saldırdığını söyledi | Open Subtitles | هل قلت مشاهد جنسية؟ نعم , فيش بجواري , جليندا لانسي وهي احد شهود العيان |
| yanımdaki adam beni aşağı çekti. | Open Subtitles | والرجل الذى كان بجانبى ، كان يجذبنى للأسفل |
| yanımdaki çocuk, son dövmemi yaptı ve aylardır çıkalım deyip duruyordu. | Open Subtitles | ذلك الشاب الذي كنت معه قام بآخر وشم لي, وكان يطلب الخروج معي منذ شهرين |
| Ve sonra sinema salonunda otururken yanımdaki koltuğun boş olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ثم كنا جالسين في المسرح، وأدركت أن المقعد المجاور لي كان فارغا. |
| Ve şu anda... yıllardır hayalini kurduğum böyle bir günde... yanımdaki kadın sen olduğun için çok mutluyum. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أكون أسعد من ذلك هذا اليوم الذي كنت أحلم به لمدّة طويلة المرأة التي أقف بجانبها |
| Bayanlar baylar, yanımdaki beyefendinin adı Borat, onu büyük İsa'nın ismiyle selamlayalım, bir kaç dakika için. | Open Subtitles | سيداتي سادتي, الرجل الذي هنا اسمه "بولاك"ّ هلا اعطيناه دقيقتان |
| Gerekmez. yanımdaki odada yaşıyorsun. | Open Subtitles | لست بحاجة لبطاقة أنت تعيش بالغرفة المجاورة لي |