| yapmadığı bir şey için birinin ömür boyu hapse girmesine izin veremem. | Open Subtitles | لا أريد ان ارى رجلا يقضي بقية حياته بالسجن لشيء لم يفعله |
| Çocuğunun yapmadığı bir şey için suçlanmasının ne demek olduğunu bilirim. | Open Subtitles | اناا اعلم كيف الشعور عندما يتهم ابنك بشي لم يفعله .. |
| Bu da Tudhope'un hiçbir şey yapmadığı anlamına gelmiyordu. | TED | الآن، هذا لا يعني ان تدهوب لم يفعل شيئاً. |
| Beni neden tutuklayacaklar? Yani burası İngiltere! İnsanı yapmadığı bir şey için tutuklamaz ya da mahkum etmezler. | Open Subtitles | هذه اٍنجلترا ، لا يمكن أن يقبض عليك أو تتهم لشئ لم تفعله |
| Şimdi yapmadığı bir şey için onu çocuklarından uzaklaştıracak mısın? | Open Subtitles | الأن,أنت سوف تأخذها بعيداً عن أطفالها بسبب شيء لم ترتكبه |
| Burada sizden yardım rica ediyorum çünkü masum bir adamın yapmadığı bir şey yüzünden öldürülmesini düşünemiyorum. | Open Subtitles | أنا هنا أطلب مساعدتك لأنني لا أظن أنه يجب أن يُعدَم رجل مظلوم بسبب جريمة لم يرتكبها |
| Yaptığı veya yapmadığı şeyleri yargılamak bana düşmez ama hem mahkeme hem de sizin için gerçeğe ulaşmaya çalışacağım. | Open Subtitles | ليس من حقي الحكم عليه بسبب ما ربما فعله أو لم يفعله لكني سأحاول الحصول على الحقيقة للمحكمة ولكِ. |
| Axl çok çaresizdi ve daha önce hiç yapmadığı bir şey yaptı. | Open Subtitles | كان أكسل مستميتًا للغاية لدرجة أنه فعل أمرًا لم يفعله من قبل |
| Bu güvercin, çoğu posta güvercinin yapmadığı bir şey yapıyor. Manzarasal bir rota takip ediyor. Bu, gerçekten kitabı dört sayfadan daha öteye genişletebilmek için gerekli olduğunu hissetiğim bir araç. | TED | هذا الحمام قد فعل شيئا لم يفعله أكثر الحمام الزاجل: قيامه بأخذ الطريق ذي المناظر الخلابة. وهي الوسيلة التي شعرت بأنها ضرورية لتوسيع نطاق هذا الكتاب في الواقع أربع صفحات تقريبا. |
| Gerçi o ara, babam daha önce hiç yapmadığı bir şey yaptı. | Open Subtitles | رغم أن أبي فعل حينها شيئا لم يفعله مطلقا من قبل |
| Birkaç dakika sonra, ülkenizde daha önce hiç kimsenin yapmadığı bir şeyi yapma şansınız olacak. | Open Subtitles | الآن, خلال دقائق ستحظون بفرصة لفعل شيء لم يفعله أحد من قبل في بلدكم |
| - Bana zaten daha önce yapmadığı neyi yapabilir ki? | Open Subtitles | و ما الذى سيفعله بى و لم يفعل بى بالفعل ؟ |
| Bana zaten daha önce yapmadığı neyi yapabilir ki? | Open Subtitles | و ما الذى سيفعله بى و لم يفعل بى بالفعل ؟ |
| Sizi daha önce hiç kimsenin yapmadığı şekilde gerçek Las Vegas'a götürecek. | Open Subtitles | رجلٌ سيأخذكم إلى داخل لاس فيغاس الحقيقية كما لم يفعل أحدٌ من قبل |
| Seni yanlış yönlendirdim yoksa yanlış bir kanıya kapılabilirdin, ondan istediğim eski ilişkisini yeniden başlatması... daha önce yapmadığı bir şey değil. | Open Subtitles | حسنا , لقد خدعتك اذن أو أنك أسأت الافتراض على أي حال , نحن نريد منها اعادة علاقتها به لن تفعل شيء لم تفعله من قبل |
| Şimdi sen onu yapmadığı birşey içinmi çocuklarından ayıracaksın. | Open Subtitles | الأن,أنت سوف تأخذها بعيداً عن أطفالها بسبب شىء لم ترتكبه |
| Burada sizden yardım rica ediyorum çünkü masum bir adamın yapmadığı bir şey yüzünden öldürülmesini düşünemiyorum. | Open Subtitles | أنا هنا أطلب مساعدتك لأنني لا أظن أنه يجب أن يُعدَم رجل مظلوم بسبب جريمة لم يرتكبها |
| Ölümlü babamın asla yapmadığı tarzda beni onayladın! | Open Subtitles | أنت إستحسنت تصرفاتى بطريقة والدى البشرى لم يفعلها |
| Şimdi, ister cesaret, ister ahmaklık de bir çok insanın yapmadığı şeyi yapmaya çalışıyorum o anı tekrar yakalamayı. | Open Subtitles | الآن, عبر الشجاعة أو عبر الغباء, انا فقط أحاول فعل ما الذي لا يفعله أغلب الناس. إعادة أحياء تلك الفرصة. |
| Ve ardından Pablo daha önce hiç yapmadığı bir şeyi yaptı. | Open Subtitles | ثم قام بابلو بشيء لم يقم به في حياته من قبل |
| Yani, hiç kimsenin yapmadığı bir şey için cezaevine girecek. | Open Subtitles | لذا، إنه سيدخل إلى سجن في ذنب لم يرتكبه. |
| Diğer avukatın yapmadığı birçok şey var ve benim yapacağım. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأشياء التي لم يقم بها محاميك السابق و التي سأقوم بها أنا |
| Onu bunca yıl cezalandırdım. Yanlış bir şey yapmadığı halde. | Open Subtitles | عاقبته طوال تلك السنوات وهو لم يرتكب أي خطأ قط |
| Hayatında belki de hiç yapmadığı kadar seks yapıyor. | Open Subtitles | يمارس اكبر قدر من الجنس و كأنه لم يمارس من قبل |
| O yaz, Grasse yorgan grubu daha önce hiç yapmadığı bir şey yaptı. | Open Subtitles | فريق صناعة الألحفة فعلوا شيئ لم يفعلوه من قبل هذا الصيف |