| Bir dizi döngü ile Hedge'e bunun talimatını vermek işe yarayacaktır ve oldukça iyi bir çözüm. | TED | برمجة هيدج لفعل هذا بسلسلة من الحلقات سوف تفي بالغرض وهذا عبارة عن حل أمثل. |
| Bu işe yarayacaktır, ben havaalanındayım. Gidiş dönüş, evet... | Open Subtitles | ذلك سيفي بالغرض ، أنا في المطار شاحنة الخدمات ، نعم |
| Buzun içine koyduk, her şeyi yaptık. İşe yarayacaktır. | Open Subtitles | لقد وضعناها في الثلج وكل ما هو مطلوب، إنها ستفي بالغرض |
| Açıkçası, saklamış olmaları ya da sakladıklarını ima etmemiz mahkemede işimize yarayacaktır. | Open Subtitles | حسنا ، أعتقد إما أنهم فعلوا أو أنه سيكون مفيدا لنا في المحكمة لقول أنهم فعلوا |
| Onlarla konuşmam oldukça işe yarayacaktır. | Open Subtitles | اعتقد ان التحدث معهم سيكون مفيدا جدا |
| Birkaç kuruşu var. İşime yarayacaktır. | Open Subtitles | يوجد معه بضع ليرات سيكون مفيدا . |
| Tamam, orijinal ebatlarda değil, ama işe yarayacaktır. | Open Subtitles | حسناً, إنها ليست بالحجم القانوني لكنها ستفي بالغرض |
| Tekrar çalıştırmak için, şunları oku, işe yarayacaktır. Aferin sana. | Open Subtitles | لكي تشغلها مره أخرى, أقرأ هذه و سوف يؤدي هذا بالغرض, |
| Evet, işe yarayacaktır. | Open Subtitles | أجل، هذا سيفي بالغرض سنحضر لكِ صاعقاً صغيراً، |
| İşe yarayacaktır. | Open Subtitles | جربي وحسب انا واثقة من انها ستفي بالغرض |
| Sanırım bu işe yarayacaktır. | Open Subtitles | حسناً ، يا سيدى أظن هذا سوف يفى بالغرض |
| Sanırım, bu işe yarayacaktır. | Open Subtitles | اعتقدتُ بأنَّ هذا سَيَفي بالغرض |
| Ama işe yarayacaktır. | Open Subtitles | ولكنها ستفى بالغرض |
| Bu işe yarayacaktır. Hadi. | Open Subtitles | هذا سيفي بالغرض |
| İşe yarayacaktır. | Open Subtitles | هذا سيَفي بالغرض |