| İnsanlar davranışlarınla yargılar. Tanrı ise kalbinle. | Open Subtitles | اترى, رجل يحكم على اعمال الرجال الله يحكم على القلوب |
| Tarih her lideri, her başkanı, kendi halkına nasıl davrandığına göre yargılar. | Open Subtitles | يحكم التاريخ على كل زعيم ورئيس بطريقة تعامله مع شعبه |
| Hemen yargılar vaziyete geçeceğini biliyordum. | Open Subtitles | كنت أعلم أنك ستحكمين علي بتلك النظرة |
| Kız değil de erkek olsaydı, gene de yargılar mıydın? | Open Subtitles | لو كانت رجل هل ستحكمين ؟ |
| Pekala, bana yargılar gözlerle istediğin kadar bakabilirsin ama yaşamım kötü bir hal almıştı. | Open Subtitles | حسناَ أنظري لي بكل الأحكام التي تريدين لكن حياتي تنهار |
| Ve bizim değiştirdiğimiz, insanların ne yapacaklarına karar verirken, harekete geçme kararı verirken kullandıkları ahlaki yargılar değil. | TED | و ما غيّرناه لم يكن الأحكام الأخلاقيّة للناس عندما يقرّرون ماذا يفعلون، عندما يقومون باتخاذ أفعال اختيارية . |
| Daima yargılar. | Open Subtitles | إنه دائماً يتعلق بإصدار الأحكام |
| Size gösterdiğim değişiklikler bana çok etkileyici geliyor bize beynin fonksiyonu hakkında gösterdiklerinden dolayı. Ancak bunlar bizim aslında yaptığımız ahlaki yargılar karşısında küçükler. | TED | التّغييرات التي عرضتها عليكم هي رائعة بالنسبة لي بسبب ما يخبرونا عن وظيفة المخّ . لكنهم صغار على مقياس الأحكام الأخلاقية التي نصدرها في الواقع . |
| - Seyirciler yargılar. | Open Subtitles | لأن المتفرجين يصدرون الأحكام. |