| Bir trompetçinin ya da saksofoncunun enstrümanıyla sağa sola yaylanması yasaktı. | Open Subtitles | كان ممنوعاً لعازفى البوق و الساكسفون أن يتمايلوا بأجسادهم أثناء العزف |
| Ama bütün etler Alman'lara gittiği için, et yasaktı. | Open Subtitles | وأعود به،كان هذا ممنوعاً فقد كان كل اللحم من نصيب الألمان |
| Pek fazla roman okumadı. Geçen seneye kadar okuması yasaktı. | Open Subtitles | إنها لم تقرأ روايات كثيرة لقد كانت ممنوعة حتّى العام الماضي |
| Sürdinli trompet çalmak bile yasaktı. | Open Subtitles | كان غير مسموح لعازفى البوق أن يعزفوا حتى بمستوى خفيض |
| Sadece bir süredir böyle bir şeye dikkat etmem yasaktı ama artık serbestim. | Open Subtitles | أنا فقط لم يكن مسموح لي بملاحظة . . مثل هذه الأشياء منذ فترة و |
| Oğlum da dâhil, sizinle iletişim kurmam yasaktı. | Open Subtitles | عليّ الا اتواصل مع اي من احدكم بما فيهم ابني |
| Çok kadınsılardı, çok erotikti ve yasaktı. | Open Subtitles | كانت تنضح بأنوثة طاغية، كانت مثيرة جنسياً، وكانت... مُحرّمة عليّ. |
| Bizim temel kodumuzda değişiklikler yapmaya başlamanıza kadar, herhangi bir yaşayan insanın şeklini almamız yasaktı, ama şu an istediğimiz şekle girebiliriz. | Open Subtitles | منذأنبدأتم, بتغيير شيفرتنا الأساسية, نحن مُنعنا مِنْ إتِّخاذ شكل أيّ إنسان حيّ. ولكن الآن يمكننا اتخاذ أي شكل من الأشكال التي نحب. |
| Yahudilerin sinemaya ya da parka yahut başka bir yere gitmesi yasaktı. | Open Subtitles | كان محظوراً على اليهود الذهاب إلى دور السينما أو المتنزهات أو أى مكان عام |
| Nehir kıyısında avlanmak artık yasaktı çünkü orman kanununa göre içmek yemekten önce gelir. | Open Subtitles | "الصيد عند ضفاف النهر كان ممنوعاً"، "لأن وفقاً لقانون الغابة، الشرب يأتي قبل الأكل". |
| Do notasından daha kalın bir notada çalmak yasaktı. | Open Subtitles | كان ممنوعاً عزف أى موسيقى (مكتوبة على سلم أعلى من (السى |
| Birleşmemiz yasaktı. | Open Subtitles | ...لقد كان ممنوعاً أن نختلط |
| Omaha'da iki farklı restorana girmem yasaktı. İkisi de Chili's. | Open Subtitles | في أوماها هناك مطعمين أنا ممنوعة "من دخولهم كلاهما "شيلي |
| Bükreş'teki komünist rejim döneminde insanların bir araya gelmesi yasaktı. | Open Subtitles | خلال النظام الشيوعي التجمعات العامة كانت ممنوعة في بوخارست |
| Her zaman yasak bir yer olmuştur. Almanların girmesi yasaktı. | Open Subtitles | لقد كان دائماً ممنوع دخوله الالمان غير مسموح لهم |
| Şey, şimdi bir belgesel izleyeceğiz senin televizyon izlemen yasaktı, değil mi? | Open Subtitles | سنشاهد فيلم وثائقي الأن و أنت غير مسموح لك بمشاهدة التلفاز , أليس كذلك؟ |
| 1 858'den önce yahudilerin Avam Kamarası'na girmesi yasaktı biliyor musunuz? | Open Subtitles | هل تعلم أن اليهود لم يكن مسموح لهم أن يجلسوا في مجلس العموم البريطاني قبل عام 1858؟ |
| Oğlum da dâhil, sizinle iletişim kurmam yasaktı. | Open Subtitles | عليّ الا اتواصل مع اي من احدكم بما فيهم ابني |
| - Oraya girmem yasaktı! - Otur! | Open Subtitles | -تلك المنطقة مُحرّمة عليّ ! |
| Buraya girmemiz yasaktı... | Open Subtitles | مُنعنا أن ندخلها |
| 50'li yıllarda asbest de yasaktı. | Open Subtitles | كان الحرير الصخري محظوراً أيضا في الخمسينات. |
| Kendi orkestranızla konser vermeniz yasaktı. | Open Subtitles | كان ممنوع ايضاً عمل أى استعراض بصحبة فرقتك الخاصة |
| Kadınların bu grubun dışına çıkmaları ve esas toplumla çalışmaları yasaktı. Biz buna hitap edebildik. | TED | لم يكن يسمح للنساء بالخروج من المجتمع والعمل مع بقية المجتمع. لذا، أستطعنا معالجة ذلك. |