| İkimiz içinde oldukça yoğun bir gün oldu. Evlenmek göründüğü kadar kolay değil. | Open Subtitles | كان يوم حافل و مرهق, الزواج ليس سهلا كما يبدو |
| Galiplerin bu ilk toplantısı, yoğun bir gündeme sahip. | Open Subtitles | هناك جدول أعمال حافل ينتظر أول لقاء للمنتصرين |
| Bütün bunları yoğun bir psikoterapi programı ile destekleyerek yapıyoruz, böylece ağır ve kronik ağrılı durumlarda her zaman görülen umutsuzluk, mutsuzluk ve depresyon gibi durumlarla ilgilenebiliyoruz. | TED | وندعم كل ماسبق ببرنامج علاج نفسي مكثف لتخطي الاكتئاب, واليأس, والجزع الذي غالبا ما يصاحب الالم المزمن الحاد. |
| Bu epey yoğun bir gün oldu dostlar fakat gün henüz bitmedi. | Open Subtitles | هذا صحيح يا رفاق ، كان يوماً حافلاً ، لكننا لم ننتهِ بعد |
| Benim için, orman, içinde yürüyemeceğiniz kadar yoğun bir şekilde ağaçlarla dolu bir yerdir. | TED | بالنسبة لي، الغابة، هي مكان كثيف الأشجار بحيث يصعب عليك السير فيه. |
| Onun yoğun bir program göz önüne alındığında , ve , um ... | Open Subtitles | اخذينا فى الاعتبار جدولها فى العمل المشغول دائما |
| Manhattan'daki evlerine gittiğini ve tıp fakültesinede... yoğun bir hafta geçirdiğini anlattı. | Open Subtitles | وقد استقلت القطار متجهة إلى شقتهم في مانهاتن بعد اسبوع شاق في معهد الطب |
| Fakat yoğun bir toplumda yaşayınca, birden bulduğumuz şey ihtiyaç duyduklarımıza yakın olduğumuz. | TED | ولكن عندما نعيش في مجتمع ذا كثافة مرتفعة فاننا نجد على الدوام ان الاشياء التي نحتاجها موجودة بالقرب منا |
| Genişleyen evren eninde sonunda süper yoğun bir kara deliğe dönecek. | Open Subtitles | الكون المتمدد سوف يتقلص في نهاية إلى حفرة مظلمة كثيفة للغاية. |
| Seni okuldan almak için iş yerinde çok yoğun bir günü bıraktım. | Open Subtitles | اضطررت لترك يوم مشحون في العمل لكي آخذك من المدرسة |
| Teşekkür ederim. - Kötü adamlar için yoğun bir gece galiba? | Open Subtitles | شكرا لك، ليلة مزدحمة بالعمل للأشخاص السيئين ؟ |
| Yarın yoğun bir gün. Gidip biraz uyu. | Open Subtitles | ,أسمع, لدينا يوم حافل غداً لذا إخلد إلى النوم |
| - Bunun için üzgünüm. - Yo, yo, bugün çok yoğun bir gündü. | Open Subtitles | آسف لضغطك لا، لا، لقد كان يوم حافل جداً بالعمل |
| Yarın fazlasıyla yoğun bir sabah olacak. O yüzden sizler uyanmadan çıkmış olacağım. | Open Subtitles | لديّ صباح حافل يوم غد، لذا سأرحل قبل جلوسك والصغيرين |
| Onu ameliyata almak için uğraşıyoruz ama çok yoğun bir gün geçiriyoruz. | Open Subtitles | نحن نحاول تجهيز غرفة العمليات لكنه كان يوم حافل. |
| Bilimsel ihtimaller farklı ilgi alanları olan insanları birlikte yoğun bir şekilde çalışmaya teşvik ediyor. | TED | لكن الإمكانيات العلمية تجمع الأشخاص ذوي الاهتمامات المختلفة على العمل معًا بشكل مكثف. |
| Pennsylvania'da yalnızca 150 yıldan beri ve son üç yıldır da yoğun bir şekilde arıları gözlemliyoruz, | TED | في ولاية بنسلفانيا وحدها ، مسحنا النحل لمدة 150 سنة ، وبشكل مكثف للغاية خلال السنوات الثلاث الماضية. |
| Geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Eminim çok yoğun bir gün geçirmişsinizdir. | Open Subtitles | لطف منك أن تحضر، مؤكد أن يومك كان حافلاً. |
| O nedenle belli yıllarda belli yörüngeler daha yoğun bir enkaz alanından geçmeli. | Open Subtitles | لذا بعض المدرات في سنوات معينة تمر بمجال كثيف |
| - yoğun bir öğleden sonra olacak. | Open Subtitles | -إنه يتحول تماماً إلى اليوم المشغول |
| yoğun bir gündü. | Open Subtitles | مجرد يوم شاق في العمل. |
| Tipik bir nebuladan daha yoğun bir gaz grubundan oluşuyor gibi. | Open Subtitles | لكن على الأرجح تتكون من مجموعة أكثر كثافة من غازات مثل سديم نموذجية |
| Bu bölgede Orta Krallığa kadar uzanan yoğun bir yerleşim tabakamız var. | TED | لذا، لدينا طبقة كثيفة من الاحتلال يرجع تاريخها إلى المملكة الوسطى في هذا الموقع. |
| yoğun bir sabahtan sonra yemeğe gelebilmene sevindim. | Open Subtitles | مسرور انك تمكنت من حضور الغداء بعد قضائك صباح مشحون |
| Teşekkür ederim. - Kötü adamlar için yoğun bir gece galiba? | Open Subtitles | ليلة مزدحمة بالعمل للأشخاص السيئين ؟ |
| Evrenimizin tamamı sıcak ve yoğun bir hâldeydi Ardından, 14 milyar yıl önce genişlemeye başladı... | Open Subtitles | ترجمةاللــــيزر طرابلس ابو نواس اللـــــــيزر |
| Demek senin için yoğun bir gün. | Open Subtitles | آه ، إنه يوم مزدحم بالنسبة لك ، هاه؟ |
| yoğun bir hafta geçirdiniz. Şanslı kişiyi öğrenmenize az kaldı. | Open Subtitles | لقد كان إسبوع مزدحم لدينا رقم قياسي ، فائزان حتى الآن |
| Düğünüm için yoğun bir dans programına girmiştim. | Open Subtitles | لقد أخذت تدريبات رقص مكثفة من أجل حفل زفافى |
| Kepler Tycho'nun gözlemlerini anlayabilmek için yoğun bir ihtirasla çalıştı. | Open Subtitles | تعامل كيبلر بعاطفة شديدة لكى يفهم مشاهدات وملاحظات تيخو براهى |