| Bu sabah Scully'nin silahını, buzdolabında donmuş yoğurdun içinde buldum. | Open Subtitles | هذا الصباح وجدتُ مسدس سكالي في الثلاجة، في الزبادي المجمد |
| Çünkü senin önüne basit bir turta gelecek sadece donmuş yoğurdun yanında bir hiç. | Open Subtitles | لأن البوفية الذي كنت ستستمتع به كان يقدم فطيرة متواضعة فقط، حلوى أقل طعماً من الزبادي المثلجة |
| Yani evet, 2008 yılı hafif ekşi donmuş yoğurdun zirvede olduğu zamanlardı ama yine de bir şey açıklamaz bu. | Open Subtitles | نعم في عام 2008 وصل الطلب على الزبادي المثلج لأعلى مستوى لكن لا يزال لا يفسر ذلك |
| Kertenkele parmak ucunu kustuğunda onu donmuş yoğurdun içine koyup buraya kadar getirene ne demeli? | Open Subtitles | حينما قلعت السحلية إصبعها من خزن اللبن المجمد وأسرع إلى هنا ؟ |
| %2 sütün altındaki, az yağlı yoğurdun sağındaki rafta. | Open Subtitles | إنه على الرف تحت منخفض الحموضة بجوار اللبن منخفض الدسم |
| Pam'in en sevdiği yoğurdun karışık meyveli olduğunu. | Open Subtitles | (النكهة المفضلة للزبادي عند (بام و هي خليط التوت |
| "...şu an yemek üzere olduğun yoğurdun tarihi geçmiş." | Open Subtitles | لكن زبادي خلطة التوت التي أنت على وشك أكلها منتهية الصلاحية |
| Kayıp yoğurdun için sızlanmayı kes ve asılsız suçlamalarından vazgeç. | Open Subtitles | توقفي عن الشكوى من فقدان الزبادي وتعاملي مع الحمولة الغير متوازنة |
| yoğurdun yarısı yenmeyecek çünkü reçelin dörtte biri çıkmıyor. | Open Subtitles | هل تعلم, ان نصف الزبادي لن يستخدم؟ لأن ربع المربى لن تخرج |
| Ancak toksin sonuçlarına göre onu öldüren Utopium katılmış yoğurdun 30 dakika sonra sindirildiğini gösteriyor. | Open Subtitles | و تظهر نتائج التسمم أن الزبادي المخلوط باليوتوبيوم والذي أدى لوفاتها قد ابتلع بعد 30 دقيقة كاملة |
| Bu yoğurdun faydası oldu mu? | Open Subtitles | هل ذلك بفعل هذا الزبادي السحري؟ |
| Bu ustalık gerektiren yoğurdun içinde hangi saklı lezzetler var? | Open Subtitles | ماالذي يخفي الطعم في هذاً الزبادي القوي |
| yoğurdun önemini biliyor musunuz? | Open Subtitles | هل تعرف ماهو دور الزبادي الطبيعي ؟ |
| Donmuş yoğurdun tadı dondurmayla aynı. | Open Subtitles | الزبادي المثلّج نفس المذاق فعلاً. |
| - yoğurdun bitmemiş gibi. | Open Subtitles | فلازال كوب الزبادي ممتلئ |
| Amanın! yoğurdun süresi geçmiş. | Open Subtitles | "أوه اوه، انتهت صلاحية الزبادي" |
| Jamie Lee Curtis'in kaka yapmak için kullandığı yoğurdun katkılarıyla. | Open Subtitles | جلب لكم من طرف بنت اللبن ، و جيمى لى كورتيس للاستعمالات |
| Eğer aldığınız yoğurdun ağırlığını tahmin ederseniz bedava. | Open Subtitles | كما تعلم، إذا تمكنت من تخمين وزن اللبن المصفى، سيكون على حسابنا. |
| yoğurdun içinde, en güçlü gen düzenleme araçlarından biri olan CRISPR'i bulduk. | TED | لقد وجدنا واحدة من أكثر الادوات قوة وفي مجال تعديل الجينات "كريسبر", وذلك داخل اللبن |