| Gerçek ve sansürsüz aynı şeyler demek değil. Yok artık. | Open Subtitles | حقيقيه وغير قابله للرقابه ليسو في الحقيقه الشيء نفسه مستحيل |
| Yok artık. Yalan söyleyemiyorsa nasıl röportaj yapacak? | Open Subtitles | مستحيل كيف لشخص لا يمكنه الكذب أن يقوم بمقابلات |
| Ne köpek, ne turne Yok artık. Kendi yoluma gideceğim. | Open Subtitles | لا مزيد من الكلاب و التجوال انا على سجيتي الآن |
| Yok artık. Viktoryen leydileri kullanır onu. | Open Subtitles | ، محال السيدات الفيكتوريات يُرَوِحن على أنفسهن |
| Yok artık! Doktor olduğumu bilmiyor muydunuz? | Open Subtitles | بحقك , الم تكونوا تعرفون أننى طبيبا ًَ ؟ |
| Yok artık. Hangi gerizekalı böyle bir numaraya - | Open Subtitles | بالله عليك ، من الأحمق السمينالغبيالذيقد.. |
| - Yok artık ya. | Open Subtitles | مُحال اين الفتيات ؟ |
| Yok artık adamım. | Open Subtitles | مستحيل يا رجل, لا اقصد التقليل من احترامك |
| - Sadece gözlerini, oyuncakları değil. - Yok artık... - Hobi gibi mi? | Open Subtitles | الأعين وليس الدمي اللعنة مستحيل أتقصد كاهواية؟ |
| Yok artık! NASA müzesindeki o eski hurda parçası mı? | Open Subtitles | مستحيل , تلك القطعة القديمة خردة في متحف الناسا |
| Sonra Yosemite Park'a gidip şöyle bir bakıyor ve ''Yok artık'' diyordum. | TED | ثم أقود متجها صوب يوسيميتى، أنظر إلى الجدار، وأفكر: "هذا مستحيل." |
| Hiçbir yolu yok, Micheal! Beni affetmenin hiçbir yolu Yok artık! | Open Subtitles | مستحيل يا مايكل مستحيل أن تسامحنى يوماً |
| Tabii. Yok artık. | Open Subtitles | أكيد مستحيل يالها من قواعد غريبة |
| Biz kan ter içindeyken gölgeli verandalarda kokteyller içmek Yok artık. | Open Subtitles | لا مزيد من المشروبات في البرندات المظللة بينما نتعرق ماءً ودماً |
| Daha fazla bahis Yok artık. Çünkü hayattaki tek banko şey ölüm. | Open Subtitles | الآن، لا مزيد من المُراهنة، لأنّ الشّيء المـــؤكَّــد الوحيد بالحياة هــو المـوت. |
| Steve, lütfen anlaşma Yok artık. | Open Subtitles | أرجوك ، يا ستيف ، من فضلك لا مزيد من الصفقات |
| Yok artık. Resmi gördün. | Open Subtitles | لا محال, لقد رأيت الصورة |
| Bana gerzek derlerdi. Yok artık yani, gerzek mi? | Open Subtitles | أعني كنت أسمى بـ "المعتوه" بحقك "معتوه"؟ |
| Yok artık Sayın Yargıç. | Open Subtitles | بالله عليك حضرة القاضي، هذا ليس بشأن الإتّفاقيّة. |
| Yok artık! Piñata mı? | Open Subtitles | مُحال! "بنيادا"! |
| Yok artık, bir yıllık 57.000 dolar mı? | Open Subtitles | غير معقول... . 57000 في السنة. |
| Yok artık. Bir ay boyunca senden bahsedip durdu. | Open Subtitles | أنت تمزح, كان يتحدث عنكِ منذ أشهر |
| - Yok artık. | Open Subtitles | أنت تمزحين ، صحيح ؟ |
| Yok artık canım. | Open Subtitles | كسجينة في منزلي بأي حال من الأحوال أيها المغفل |
| - Yok artık daha neler. | Open Subtitles | إلى دماغ الخاضع للتجربة. لا بد أنك تمزح معي. |
| Yok artık kız, o cidden bir eğlence aygıtı değil. | Open Subtitles | بالله عليكِ يا فتاة، هذا ليس "صاعق المصافحة". |
| Yok artık, Sayın Yargıç bu çok saçma. | Open Subtitles | بحقكم حضرة القاضي, هذا سخيف |
| Yok artık. Buradan her şey görünüyor. | Open Subtitles | أتمزح يمكنك أن ترى كل شيء من هنا |
| Ve kim olduğunuzu kabul etmeye başlıyorsunuz. Yok artık! | Open Subtitles | وأن تتقبل نفسك كما هي. بالله عليكم |