| Çıktı geldi, Alice ile birlikte Yolculuk için çokça yiyecek hazırladılar. | TED | لذا جاءت، هي و اليس وضعوا كمية طعام كبيرة للرحلة. |
| Böylece bize peynir ekmek verecekler Yolculuk için yiyeceğimiz olacak. | Open Subtitles | وعندها سيعطوننا بعضاً من الخبز والجبن وبذلك سيكون لدينا طعاماً كافياً للرحلة |
| Bilirsin, doktorun olarak, bunun Yolculuk için en güvenli yol olmadığını söylemek zorundayım. | Open Subtitles | كما تعلم , بصفتي طبيبتك علي القول أن هذا ليس الطريق الأسلم للسفر |
| Toplanman için seni eve götürmeliyiz. Yarınki Yolculuk için hazırlan. | Open Subtitles | على كل شخص الذهاب لمنزله ويعد حقائبه للسفر |
| Yolculuk için elbise, kürk, ziynet eşyası lazım. | Open Subtitles | الآن من أجل الرحلة , قد تحتاج هى فستان ، فراء ، و حلي شخصية |
| Bu zaman kapsülü, tek Yolculuk için yetki verilmiş bir kontrol diski algıladı. | Open Subtitles | لقد رصدت مركبة الزمن هذه حضور قرص تحكم مصرح به، صالح لرحلة واحدة |
| Hoşça kal. Yolculuk için teşekkürler. | Open Subtitles | وداعا , شكرا على التوصيلة وداعا |
| Yolculuk için son bir yudum? | Open Subtitles | شراب اخير للطريق |
| Yolculuk için yeterince yiyecek ve su alın. | Open Subtitles | أجلب بما فيه الكفاية من غذاء وماء للرحلة |
| Ingeri, Yolculuk için Karin'e ekmek, peynir ve et hazırlasın. | Open Subtitles | "لنجيرى"، أعدى غذاء "كارين" للرحلة: الخبز والجبن واللحم |
| Pekâlâ, belki Yolculuk için buradan bilet bulabilirim. | Open Subtitles | حسنا, ربما يمكنني الدفع للرحلة البحرية |
| onun önündeki bu zorlu Yolculuk için ona güç ver Rab | Open Subtitles | أعطها القوة للرحلة التي أمامها مولاي |
| Ben zamanda kısa bir Yolculuk için izin aldım 60 yıldan fazla olan bu ölü adamın hafızasını görmek için. | Open Subtitles | اخذت تصريح للسفر عبر الزمن لوقت قصير لأرى هذا الرجل فى ذاكرتها منذ 60 عام |
| Aranızdaki anlaşma nedir, bilmiyorum. Ama bana Yolculuk için para lazım. | Open Subtitles | الآن، أنا لا أَعرفُ ما ترتبون له انتم الاثنان لكنني أحتاج لبعض من المال للسفر |
| Belaya açılan kapı geniştir yolu temiz ve Yolculuk için seçenekleri çoktur. | Open Subtitles | "البوابة التى تؤدى إلى الهلاك واسعة الطريق واضح، والكثير يختارونه للسفر عليه. |
| Önce durup Yolculuk için malzeme alacağız. | Open Subtitles | أولا يجب أن نتوقف لشراء بعض المؤن من أجل الرحلة |
| - ... sen çok konuşuyorsun. Yolculuk için 300. | Open Subtitles | ء300 دولار كانت من أجل الرحلة تريدين قصة حياتي, يجب ان تدفعي أكثر |
| Sadece bir kişi ve bir Yolculuk için yeterli güç var. | Open Subtitles | هناك طاقة تكفى شخصا واحدا لرحلة واحدة، هل تذكر؟ |
| Bu arada, Yolculuk için teşekkürler. | Open Subtitles | بالمناسبة، شكراً على التوصيلة |
| Yolculuk için tost alabiliriz. | Open Subtitles | نستطيع أخذ بانيني منها للطريق |
| Bir gemi, Yolculuk için erzak. | Open Subtitles | سفينة مزودة بالمؤن من أجل رحلة. |
| Güvenli bir Yolculuk için gereken her şeyi aldığından emin olmalıyım. | Open Subtitles | علي أن أتأكد ان كل ما يلزمك لرحلةٍ آمنة متوفر |
| Ayrıca, bebekle yaptığımız kısa Yolculuk için tekrar özür dilerim. | Open Subtitles | كما أني أريد الإعتذار مجدداً لرحلتي الصغيرة مع الطفل |
| Belki kendine... ikinci hayata Yolculuk için birinci sınıf bir bilet alırsın. | Open Subtitles | و تشترى تذكرة درجة أولى إلى البعث و النشور |
| Jack Sparrow Yolculuk için adam topluyor. | Open Subtitles | (جاك سبارو) جمّعنا من أجل مغامرة قصيرة |