| Ben, oda servisinden.., ...su yosunu ile ovalanarak yapılan vücut masajından hoşlanıyorum. | Open Subtitles | أنا أحب خدمة الغرف و سكب الطحالب البحرية ومساج على كامل الجسد |
| dokungaçlarını izleyin. Onları içeri çekiyor. Tıpkı bir deniz yosunu gibi görünmesini sağlıyor. | TED | شاهدوا الأذرع إنه يسحبها ببساطة و يجعلا تشبه الطحالب |
| O kapıyı açtın, rüzgar şamdanları söndürdü, deniz yosunu yüzüne dokundu, çığlık attın. | Open Subtitles | لقد فتحت هذا الباب و أطفأت الرياح شمعاتك و لمس عشب البحر وجهك |
| Peki neden tek hücreli bir su yosunu ışık üretme ihtiyacı duysun? | TED | ولكن لماذا تحتاج طحالب وحيدة الخلية لاصدار الضوء ؟ |
| Mesela, balık atığından deniz yosunu yetiştirdiğinizi düşünün. | TED | أفكر في أعشاب البحر التي تتغذى على مخلفات الأسماك مثلاً. |
| Adeta bir Rodos deniz yosunu gibi. | Open Subtitles | إنها مثل طحلب زيمبابوي المائي |
| Dün gece buradan geçerken bu kadar su yosunu gördüğümüzü hatırlamıyorum. | Open Subtitles | انا لا اتذكر كل هذه الاعشاب عندما اتينا الى هنا ليلة البارحة |
| Bir İspanyol yosunu serviye ne der? | Open Subtitles | ما الذي قاله الطحلب الأسباني لشجر السرو؟ |
| Çürüyen bu yosunlar, bahçenizdeki turba yosunu gibidir. | TED | وهذه الطحالب، التي تم إنشاؤها بواسطة الطحالب المتحللة أساسا مثل الجفت موس في حديقتك، |
| Deniz yosunu, soguk suda yavas yavas büyümeye basladi. | Open Subtitles | لقد بدأت الطحالب بالنمو في الماء البارد ببطيء. |
| En sonunda evet, ama yosunu bulup, işledikten sonra. | Open Subtitles | فى النهاية , نعم .. ولكن بعد أن نحصل على الطحالب ونُعالجها |
| Floridadaydım, Kıçımdaki yosunu yakabilirim! | Open Subtitles | كنت في فلوريدا كان يجب ان احرق تلك الطحالب |
| Artık su samurlarının olduğu her yerde su yosunu ormanları ve diğer canlılar gelişimlerine devam edebiliyor. | Open Subtitles | الآن، تجدُ كلابَ البحر في كلّ مكان. تزدهرُ غابة عشب البحر وَ كلّ شيء فيها. |
| Bu, California kıyılarındaki kayalardan sökülen dev bir deniz yosunu bitkisidir. | Open Subtitles | هذا عشب بحري ضخم، انتزع من صخور شاطيء كاليفورنيا. |
| Bu dev bir deniz yosunu ve yazin ortasina kadar her bitki, günde neredeyse bir metre uzar. | Open Subtitles | هذا عشب عملاق، و في منتصف الصيف مثل هذا العشب، و يزداد طوله بمعدل متر تقريباً في اليوم الواحد. |
| Bir gemi bu mayını patlattığında, deniz yosunu pervaneye dolanır ve bu iğrenç koku, insanları gemiyi terk etmeye zorlar. | Open Subtitles | عندما تقوم السفينة بتفجير الألغام طحالب البحر ترتفع المراوح فتقوم الروائح القذرة بإجبار الأشخاص على التخلي عن السفينة |
| Vücutlarından su pompalayarak deniz yosunu ve diğer yenebilir parçacıkları süzüyorlar. | Open Subtitles | عندما تضخّ الماءِ خلال أجسامِها يحصلون على طحالب وجزيئات صالحة للأكل أخرى. |
| Bu dev deniz yosunu kümesi tam da bu işe yarıyor. | Open Subtitles | و هذا بالضبط الدور الذي تؤديه هذه الأجمة الضخمة من أعشاب البحر. |
| -Çocuğun annesi yosunu cinayet mahalline kazayla taşıdığını iddia edebilir. | Open Subtitles | كيف هذا ؟ تزعم الأم أنها تنقل عن غير عمد أعشاب البحر إلى مسرح الجريمة |
| İşte oksijen yosunu bu. | Open Subtitles | هذا هو طحلب الأوكسجين |
| Selülit önleyicisi deniz yosunu elmas köpek tasması ve bir karaoke makinesi. | Open Subtitles | مستحضر من الاعشاب البحرية ، قلادة كلب من الماس والة كاريوكي |
| Antibiyotik göremiyorum ben. Belki o göl yosunu olabilir mi? | Open Subtitles | أنا لا أرى أيّة مضاداتٍ حيوية ربّما ذلك الطحلب في البحيرة |
| Su yosunu saltanızdaki her bir bileşen Eureka'nın deniz tarlasında yani dünyanın en büyük insan yapımı tuzlu su okyanus doğasında, organik olarak yetiştirilmiştir. | Open Subtitles | كُلّمكون في سلطةِ عشبِ بحركِ كَانَحقّاًطبيعياً هنا في مزرعةِ وجدتها الخاصةِ المائيةِ، الماءالمالحالصناعيالأكبر بيئة محيطِ في العالمِ. |
| Dana'yı buldun. Şu sıralar su yosunu diyeti uyguluyor. | Open Subtitles | أنت تقصد (دانا) أنها تمارس نظام حمية بالطحالب. |
| Sadece 5 ay içinde 16 kilometre okyanus, 25 ton deniz yosunu ve 250 bin kabuklu deniz ürünü üretebilir. | TED | في خلال 5 أشهر فقط، 4000 متر مربع من المحيط يمكن أن ينتج 25 طنًا من الأعشاب البحرية و250,000 من المحار. |