| Yukon, Kuzeybatı bölgeleri, Alaska, sınır kurtlarının olduğu yerler yani. | Open Subtitles | يوكون ,والأراضي الشمالية الشرقية والأسكا هناك حيث يكون المستذئبون الهوام. |
| Ortaya çıktı ki kuzey Sibirya da ve Yukon'da şerit şerit yaşam alanları var. Ve gerçekten de bir mamutu barındırabilirler. | TED | وجدنا أن هناك مساحات ملائمة في شمالي سيبيريا و يوكون وهي ملائمة فعلاً للماموث. |
| Yani günümüzde daha çok Yukon ve Sibirya benzeri kutupaltı ormanlar olurdu. | TED | لكانت غابات شمالية، تشبه أكثر يوكون أو سيبيريا اليوم. |
| Bu da öyle. Nerede bu kamp yeri, Yukon arazisinde mi? | Open Subtitles | هو كذلك ، إلى أين تأخذ هذه الأشياء ، يوكن ؟ |
| Eğer Yukon'da bir Kocaayak'ın peşinde değilseniz, bu şey bizi TV'den internete taşımayacaktır. | Open Subtitles | ما لم تكونوا في يوكان تصيدون صاحب القدم الكبيرة هذا القرف لن يضعنا على شبكة الكابل |
| Tek bildiğim, şu anda Yukon'da buz üstünde balık avlıyor olduğu. | Open Subtitles | لكلّ l يعرف، هو lce flshlng في مكان ما ln، يوكون. |
| Bu sabah yemekhaneye her zamanki Russets yerine Yukon Gold patatesleri gönderilmiş. | Open Subtitles | هذا الصباح حصلت فوضى مشحونة من يوكون البطاطا الذهبيه بدلا من الأقمشة الزعفرانية |
| Er ya da geç Yukon hepimizi alacak, bayan. | Open Subtitles | عاجلاً أم آجلا سـتنال يوكون منا جميعا أيتها الـسيدة. |
| Senin de bildiğin üzere, devlet şirketlerin Yukon'a gelip buraya yatırım yapıp, Yukon'u geliştirmesini istiyor. | Open Subtitles | كما تعلم , الحكومة تشجعُ الـشركات للقدوم إلى هنا , لـتطوير يوكون. |
| Açıkça onlara bir güvence vermemiz gerekiyor bu da Yukon'daki hukukun üstünlüğü olacak. | Open Subtitles | إذن , من الـواضح , بأنهم يـحتاجون للإطمئنان بأن هنالك سـيادة للقانون في يوكون. |
| Yukon'da bir sürü adam yanlış cesaretlerinden dolayı öldü. | Open Subtitles | ثمة الـكثيرُ من الـرجال تـوفوا في يوكون بسبب الـنوع الـخاطئ من الـشجاعة. |
| Şimdi burada, Yukon'da iki geri zekâlı oğlumla kalmış durumdayım. | Open Subtitles | "والآن هاهُنا الآن , عالقة بمدينة "يوكون مع أبنائي المغوليَان |
| Şimdi bir ara verelim de biraz da Yukon Lumber reklamlarıyla eğlenin. | Open Subtitles | :حتى تضحكوا جميعاً من نكت يوكون لامبر |
| Yukon 1 996 kullanıyorlardı. | Open Subtitles | كانوا يقودون عربة يوكون موديل 1996 |
| Yukon'da büyük boynuzlu koyun avı. | Open Subtitles | تتبع الكبير القرن الأغنام في يوكون. |
| Yukon, daha fazla suya ihtiyacımız var. | Open Subtitles | يوكون , نحتاج الى المزيد من الماء |
| O Yukon Nehri'nin eteklerinde, Beyaz At isimli İnazagi Soğuk Hava Deposunda, doğru değil mi? | Open Subtitles | وهو في Inazagi الباردة التخزين مرفق في وايت هورس على ضفاف نهر يوكون ، صحيح؟ |
| Yukon'un güney yakası olan Whitehorse'dayız. | Open Subtitles | "نحن الآن ف مدينة "وايت هوس "وهي في الجزء الجنوبي من "يوكن |
| Bir Yukon'du, sanırım. | Open Subtitles | سيارة يوكن على ما اعتقد |
| Aşağı tarafta, benzin istasyonunda "Yukon Jack'ten yumruk yedim" T-Shirt'leri dağıttıklarını duydum. | Open Subtitles | ... لقد سمعت للتـو أنهم يعطون قمصان ... " ( لقد أخذت لكمـة من ( يوكان جاك " " في محطـة البنزين - أنـا معك - |
| Renee, tekrar söylüyorum, bunun onunla hiçbir ilgisi yok ev, I.R.A, Yukon tapu kızının dairesine ait. | Open Subtitles | (رينيه)، مجدداً ما لا علاقة له به هو الآتي: المنزل، ضرائبها، "اليوكن" العمل بشقّة ابنته |