| Dışı kıtır kıtır, içi Yumuşak ve yapış yapış. | Open Subtitles | مقرمشة من الخارج لينة و لزجة من الداخل |
| Yumuşak ve lezzetli. | Open Subtitles | انها لينة و شهية. |
| Gölgeler kadar Yumuşak ve çabuk olmalıyız. | Open Subtitles | بخفة و سرعة كالظلال يجب أن نكون |
| Gölgeler kadar Yumuşak ve çabuk olmalıyız. | Open Subtitles | بخفة و سرعة كالظلال يجب أن نكون |
| Her şey Yumuşak ve beyaz. | Open Subtitles | كيف محل الثياب ؟ كل شيء منفوش و ابيض |
| Her şey Yumuşak ve beyaz. | Open Subtitles | كل شيء منفوش و ابيض |
| Evet, onları 40 fit derinliğinde kadın gibi Yumuşak ve kömür gibi siyah toprağı olan, bir yere dikmeyi planlıyorum. | Open Subtitles | اريد ان ازرعها حيث عمق التربة 40 قدما سوداء كالفحم وناعمة كالمرأة |
| Ancak inanışa göre, mükemmel bir valsın püf noktası çok çabuk, Yumuşak ve zarif dans etmektir. | Open Subtitles | ومع ذلك، يقال بأن الإختبار الحقيقي للوالتز المثالي هو من أجل أن تكون حساسة وسلسة وناعمة |
| Yumuşak ve pembe, mor başlı, narince, yatağa uzanıyor benimle. | Open Subtitles | ، ناعم و ورديّ برأسٍ أرجوانيّ برفق، تستلقي معي بسريري |
| Yumuşak ve... | Open Subtitles | مثل لينة و... |
| Çok büyük, Yumuşak ve sıcak olurdu. | Open Subtitles | لقد كانت كبيرة جـدّاً ، وناعمة ودافئة |
| Küçük ve Yumuşak ve cana yakın. | Open Subtitles | صغيرة وناعمة ومحبوبة |
| Kuzey acayip soğuk olur. Lollys Yumuşak ve sıcak. | Open Subtitles | الجو بارد جداً في الشمال (لوليس) دافئة وناعمة |
| Yumuşak ve soğuk bir şey vardı ama sert bir şeyi örtüyordu. | Open Subtitles | هناك شيء ناعم و بارد لكنه يغطي شيئا قاسيا |
| Kızarmış yumurtayı, düzgün Yumuşak ve hoş kokulu haliyle severiz. | Open Subtitles | البيض المقلى يجب أن يكون ناعم و خفيف و رائحتة جيدة |