| Sayın Başkan, zamanınızın değerli olduğunun farkındayım bu yüzden, kısa keseceğim. | Open Subtitles | يا صاحب الشركة أعلم أن وقتك مهم ولذلك سأدخل مباشرةً للموضوع |
| zamanınızın değerli olduğunu biliyorum, o yüzden direkt konuya gireceğim. | Open Subtitles | شكراً لك. أعرف أن وقتك ثميناً، لذلك سأتطرق مباشرة للأمر. |
| zamanınızın ve enerjinizin çoğunu alır götürür, ve onunla ilişkili sessizlik, işte asıl o depresyonu asıl berbat yapan şeydir. | TED | إنه يستهلك الكثير من وقتك و طاقتك، و الصمت حيال الاكتئاب، يجعله أسوأ حقاً. |
| Ve zamanınızın ne kadar kıymetli olduğunu biliyorum, Bay Holmes. | Open Subtitles | وانى اقدر لك يا سيد هولمز, اعطائى جزء من وقتك الثمين. |
| Benim için çevirmeye çalışmak zamanınızın yarısını götürür. | Open Subtitles | تفسير بالنسبة لي هو الذهاب الى خفض وقتك في النصف. |
| Hastanede zamanınızın çoğunu tutunmaya çalışarak geçirirsiniz. | Open Subtitles | في المشفى، تمضي معظم وقتك وأنت تحاول أن تتماسك |
| Saatin tıklamasını duymak ve yeryüzündeki zamanınızın kısalmasını hissetmek. | Open Subtitles | تسمع تكة الساعة و تعرف أن وقتك على الأرض يقترب من نهايته |
| Adam, sizin değerli zamanınızın büyük bir kısmını harcadığınız oda gibi görünen bir odada balık dolabına tıkıştırılmıştı. | Open Subtitles | شاب حُشر بخزانة سمك في حجرة على ما يبدو أنّكِ تقضين بها وقتك الجيّد |
| Bakın, zamanınızın ne kadar kıymetli olduğunu biliyorum, o yüzden hemen sadede geleceğim. | Open Subtitles | انظري، أعلم أن وقتك ثمين لذا سأدخل في صلب الموضوع مباشرة |
| Ekonomik olarak meydan okuduğunuzda zamanınızın pek bir kıymeti yoktur. | Open Subtitles | عندما تكون ظروف المادية صعبة لا يساوي وقتك شيئا |
| Bana zamanınızın çok küçük kısmını bu şansı lütfederseniz size ve buradaki şerefli ustalara kendimi kanıtlayacağım. | Open Subtitles | على الأقل ما يمكنك فعلة هو منحي وهله من وقتك وفرصة لأثبت لك ولهؤلاء السادة |
| Tam kapasitenizin başarısının asıl sırrı ne kadar az zamanınızın olduğunu bilmekten geçer. | Open Subtitles | السر الحقيقي وراء الوصول إلى قوتك الكاملة هو إدراك أن وقتك محدود. |
| Evet, zamanınızın ne kadar değerli olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | نعم، وأنا أعرف كيف قيمة يجب أن يكون وقتك. |
| Sanıyorum zamanınızın büyük kısmını Afrika'da geçirdiniz? | Open Subtitles | أعتقد أنك قضيت معظم وقتك فى "أفريقيـا" ؟ |
| Siz de zamanınızın nasıl geçtiğini bilmeyen aptallarsınız. | Open Subtitles | وانت أحمق لا تعرف متى ينتهي وقتك |
| zamanınızın az olduğunu biliyorum, o yüzden hemen sadede geleceğim. | Open Subtitles | -شكراً، سيدي أعلم أن وقتك ثمين لذا سأدخل بصلب الموضوع مباشرة |
| Fakat burada zamanınızın geldiğini söylemek için bulunuyorum. | Open Subtitles | لكنني انا هنا لأخبرك بأن وقتك قد حان |
| Sadece kendi zamanınızın daha önemli olduğunu varsaymayın. | Open Subtitles | لا تفترض أن وقتك أهم من وقت الآخرين |
| Bu oldukça kötü bir durum, bir ortama giriyorsunuz, tercihen dünya hakkında bir şey öğrenmek istiyorsunuz ve zamanınızın çoğunu taciz ve saldırıya uğrayarak, bunları bildirerek geçiriyorsunuz. | TED | إنه موقف رهيب جدًا عندما تقبل على خدمة لكي -في الظروف المثالية- تتعلم شيئًا ما عن العالم، ولكنك تجد نفسك تقضي معظم وقتك في التبليغ عن الإساءة، وتتعرض للإساءة، وتتلقى المضايقات. |
| zamanınızın değerli olduğunu anlıyorum. | Open Subtitles | وأنا أفهم وقتك هو القيمة. |