| Aortta bağdoku zayıftır | Open Subtitles | يوجد نسيج ضعيف يربط بينهم في الشريان الأورطي |
| Bilmiyordu. Kenai'nin yön duygusu zayıftır. | Open Subtitles | لا، انه لا يعرف كيناي لديه إحساس ضعيف بالاتجاهات |
| Kilit öküz gibi sağlamdır ama menşeteler zayıftır. | Open Subtitles | جانب القفل سيكون قوى مثل الثور لكن . جانب المفصلة سيكون ضعيف |
| Hafızam zayıftır, ama son derece önemli konular için değil. | Open Subtitles | لدي ذاكرة ضعيفة لكن ليس لمسائل ذات أهمية قصوى |
| Fakat gerçekte, elektromanyetizmayla karşılaştırılamayacak kadar zayıftır. | Open Subtitles | ولكن مقارنة بالكهرومغناطيسية فإنها تكون فى الحقيقة ضعيفة جداً |
| Zayıfsın demiyorum. Tüm erkekler zayıftır diyorum. | Open Subtitles | لست أعني أنك ضعيف، بل أعني أن كل الرجال ضعفاء |
| İnsanlarda frekans daha zayıftır ama patron yaşıyorsa onu bulurlar. | Open Subtitles | التردد أضعف عند البشر لكن إذا كان الرئيس حي، سيجدوه |
| Biri güçlü biri zayıftır. | Open Subtitles | فرق القتل مثل معظم الشراكات واحد ضعيف والآخر قوي |
| İnsan şeklindeyken zayıftır. Şimdi ya da asla. Hadi! | Open Subtitles | إنه ضعيف في هيئته البشرية تلك هذه فرصتنا الأخيرة |
| Bağışıklık sistemleri zayıftır. Listerya olabilir. | Open Subtitles | جهازهما المناعي ضعيف قد يكون لستريا |
| Seri katillerin iradeleri zayıftır. | Open Subtitles | القتلة المتسلسلون لديهم تحكمٌ ضعيف |
| - O sana yardım edemez, o zayıftır. | Open Subtitles | - لا يمكنه ان يساعدك. انه ضعيف |
| Tek bir maymun, zayıftır. | Open Subtitles | قرد واحد.. ضعيف. |
| Refleksleri zayıftır ancak ağa yakalanınca mücadele etmeyi asla bırakmaz. | Open Subtitles | سمكة بإستجابات ضعيفة لكن يمكن ان تقاوم بصلابة عندما تعلق بسنارة |
| Oradaki hayvanların içgüdüleri zayıftır. | Open Subtitles | الحيوانات المرباة في حدائق الحيوان تحتوي الغرائز الطبيعية ضعيفة |
| O halde yerçekimi zayıftır. Peki neden bu kadar etkili? | Open Subtitles | لذا إذا كانت خطورة الجاذبية ضعيفة جداً فكيف أصبح لها هذا النفوذ؟ |
| Her zaman güneşe yönelmiş olmak zorundalar, ki böylece uzayın içine yayılabilsinler, çünkü bu yüzeylerdeki yerçekimi zayıftır. | TED | لأنه يتوجب عليها أن تكون كلها متوجهة للشمس, وسيكون بإمكانها الإنتشار في الفضاء لأن جاذبية الأجرام التي تعيش عليها ضعيفة |
| İyi insanlar zayıftır. Acı çekenler onlardır. | Open Subtitles | الناس الطيبون ضعفاء لهذا هم يعانون |
| Çünkü insanoğlu zayıftır. | Open Subtitles | لان الرجال ضعفاء |
| Ayın çekim kuvveti, Dünya'nın ekvatorunun yakınında daha zayıftır. | Open Subtitles | هنا بالقرب من المنطقة الاستوائية، تكون قوة الجذب القمرية في أضعف صورها، |
| Bence verebilirler. Onlar zayıftır. Kadınlarına çok değer verirler. | Open Subtitles | أعتقد إنهم سيفعلون فهم ضعاف ولقد وضعوا قيمة زائدة على نسائهم |
| - İnsanlarla iletişimim biraz zayıftır. | Open Subtitles | وهذا يعزى إلى... إفتقاري لمهارات الإتصال |
| .ve kızlar zayıftır, fakat bunun yalan olduğunu anladım. | Open Subtitles | والبنات ضعيفات لكنك جعلتينني ادرك عدم صحة ذلك |
| İnsanın kararı ne kadar zayıftır, özel olarak dişininki. | Open Subtitles | كم هي سهل الإنقياد حكم الإنسان ولا سيما الأنثى |