| Benim için yaptığın bu yolda hangi kemikleri kırmak zorunda kaldın? | TED | لهذا الدرب الذي صنعتِه لي، أية عظام اضطررت لسحقها؟ |
| Resepsiyondan bu kılıkta mı geçmek zorunda kaldın? | Open Subtitles | هل اضطررت لعبور موظفة الاستقبال بهذه الهيئة؟ |
| bunu yapmak istemiyordun ama benim yüzümden yapmak zorunda kaldın. | Open Subtitles | أنت لم ترغبي في مواجهة ذلك، ولكن كان عليك مواجهته، |
| Çocuk pornosu gibi konularla boğuşmak zorunda kaldın. | TED | فقد كان عليك أن تكافح في قضايا مثل صور الأطفال الإباحية. |
| Başka bir yalan söylemek zorunda kaldın. | Open Subtitles | لذا كان عليكِ اختراع كذبة أخرى |
| Sende bu yüzden Rushman'ı öldürmek zorunda kaldın. Seks olayı yüzünden. | Open Subtitles | لهذا إضطررت أن تقتل القس من أجل هذه الأمور الجنسية |
| Aynı anda hem çalışıp hem de üniversiteye gitmek zorunda kaldın mı? | Open Subtitles | هل اضطررت للعمل والدراسة في الجامعة في نفس الوقت؟ |
| - Kısacık hayatında kaç kez taşınmak zorunda kaldın? | Open Subtitles | كم مرة اضطررت للانتقال في حياتك القصيرة ؟ |
| Belki de gerçek baban bunu öğrendi ve onu öldürmek zorunda kaldın. | Open Subtitles | لعلّ أبوك الحقيقيّ تبيّنه، فإذا بك اضطررت لقتله. |
| Frank, üzgünüm sen bile bu anlamsız sözleri duymak zorunda kaldın. | Open Subtitles | "فرانك"،أنا آسفة أنك اضطررت لسماع مثل هذا الهراء |
| Belki de sana gülüyordur çünkü valilikten boşu boşuna çekilmek zorunda kaldın | Open Subtitles | حسنٌ، ربما هو يضحك عليك... لأنك اضطررت للتنازل عن منصبك كحاكم لأجل لا شيء |
| Sen bebek öldürmek zorunda kaldın mı hiç? | Open Subtitles | هل اضطررت ان تقتل طفل؟ |
| Polislerin geldiğini duyunca, saklanmak zorunda kaldın. | Open Subtitles | لقد كان عليك ان تختبئ عندما سمعت صفارات الشرطه |
| Mikey hastanedeyken kakanı ördeğe mi yapmak zorunda kaldın? | Open Subtitles | هيه عندما كنت في المستشفى هل كان عليك التغوط في طشت |
| CIA'denim dedim ya, sen de üste çıkmak zorunda kaldın. | Open Subtitles | لأنني قلت بأني كنت عميلة من وكالة الاستخبارات المركزيه كان عليك التغلب علـّي |
| Yardıma ihtiyacı olan birine hayır demek zorunda kaldın mı? | Open Subtitles | هل كان عليك أبداً أن تقول لا إلى شخص ما الذي كان مريض ويحتاج للمساعدة ؟ |
| Dört. Dört kere söylemek zorunda kaldın. | Open Subtitles | أربعة, كان عليكِ أن تقوليها 4 مرات |
| Seri katil sevgilini öldürmek zorunda kaldın diye McGee, hırsını makineden çıkardığını düşünüyor. | Open Subtitles | (ماكغي) يعتقد أنّك تصبين غضبكِ على الآلة لأنّه كان عليكِ القضاء على خليلك القاتل المتسلسل. |
| Çok yaptırmak zorunda kaldın mı? | Open Subtitles | هل كان عليكِ فعلها كثيرا ؟ |
| O zaman o kadar işin içine girmiştin ki, onu öldürmek zorunda kaldın. | Open Subtitles | وفي ذلك الوقت كنت متورطاً كثيراً، لذا إضطررت لقتله. |
| Bana söyle, bunları almak için kimi öldürmek zorunda kaldın? | Open Subtitles | أخبرني، من إضطررت لقتله حتى تحصل عليهم؟ |
| Kafelet mi ödemek zorunda kaldın? Hayır. | Open Subtitles | هل إضطررت لدفع الكفالة؟ |
| Onu öldürmek zorunda kaldın. O an, oracıkta. | Open Subtitles | أجل، لقد إضطررتِ لقتله على الفور |