| Gelemeyeceğine üzüldüm. Ne çiftlikten ne de hayvancılıktan anlarım. | Open Subtitles | ـ آسف لأنك لن تأتي معنا ـ لستُ بارعاً في الزراعة ولا في الرعيّ |
| Tüm bu yolu bunun için gelmenize üzüldüm ama Bay Escalante, bunları konuşabilme yetkimiz yok. | Open Subtitles | أنا آسف لأنك تكبدت عناء الطريق إلى هنا. نحن لسنا مخولين لمناقشة هذه الجدلية معك. |
| Parayı kaybettiğine üzüldüm. Ama ben bir dost kaybettim. | Open Subtitles | آسف لأنك فقدت ميزانيتك لكنني فقدت صديقاً |
| Beni o şekilde görmek zorunda kaldığın için üzgünüm evlat. | Open Subtitles | أنا آسف لأنك اضطررت لرؤيتي بتلك الحالة يا بني |
| Başına gelenler için çok üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسف لأنك أضطررت " لأن تخوض هذا يا " جون |
| Burada olmana üzülüyorum. İnanmadığını biliyorum ama seni otobüsün altına iten ben değildim. | Open Subtitles | آسف لأنك هنا, وأعرف أنك لن تصدقيني لكني لم أوقعك في هذه المشكلة |
| Benim yüzümden başına bunca dert geldiği için özür dilerim. | Open Subtitles | انظروا، أنا آسف لأنك حصلت اختلطت في كل هذه الفوضى بسببي. |
| Temel atma törenine gelemeyişine üzüldüm. | Open Subtitles | أنا آسف لأنك لم تستطيعي الحضور لوضع حجر أساسنا ذلك اليوم |
| İlgilenmemene üzüldüm çünkü bu "Avlanmak Yasak" ve "Özgür Tibet" panolarını asmama yardım edecek birine ihtiyacım var. | Open Subtitles | آسف لأنك غير مهتمة لأني أريد شخص بتعليق يافطة ممنوع الصيد ويافطة حرروا التبت |
| Bunu kaçırmış olmana üzüldüm. Bana ait olanları çok sevdiğini biliyorum. | Open Subtitles | آسف لأنك لم تحضر هذا اللقاء أنا أعرف كم تحب أشيائى الخاصه |
| Ona aşık olmana üzüldüm. O bir yem. | Open Subtitles | أنا آسف لأنك وقعت في حُبها لقد كانت مُجرد هدف |
| Baş hain Kardinal Pole'ü yakalamayı başaramadığınıza üzüldüm Sör Francis. | Open Subtitles | أنا آسف لأنك فشلت في القبض على ذلك الخائن ريجنالد نيبول ، ايها السيد فرانسيس إن الملك يكرهه أكثر من كل الرجال |
| Böyle hissettmene üzüldüm ama itiraf etmelisin ki başından beri bunu kibarca yaptım. | Open Subtitles | أنظر ، أنا آسف لأنك تشعر هكذا ، لكن عليك الإعتراف لمْ أملك اللّطف للقيام بذلك من المقدمة |
| Uzlaşmak için buraya kadar gelmek zorunda kalmana üzüldüm. | Open Subtitles | أنا آسف لأنك ِ شعرت ِ يجب أن تأتي كل هذا الطريق لحل شيئا ما |
| Ailenle vakit geçirmenin bu kadar acı verici olmasına üzüldüm. | Open Subtitles | حسناً، أنا آسف لأنك تظن أن قضاء الوقت مع عائلتك مؤلم لهذه الدرجة. |
| Nasıl yapacağımı bilemedim. Ve bu şekilde öğrenmek zorunda kaldığın için üzgünüm. | Open Subtitles | آسف لأنك عرفت الأمر بهذه الطريقة |
| Bunları görmek zorunda kaldığın için üzgünüm. | Open Subtitles | أنا حقاً آسف لأنك اضطررت لرؤية كل هذا |
| "Bu şekilde öğrenmek zorunda kaldığın için üzgünüm. | Open Subtitles | آسف لأنك ستعرف الأمر بهذه الطريقة |
| "Seni kızdırdığım için çok üzgünüm." | Open Subtitles | أن ذلك يعتبر اعتذارا "آسف لأنك غاضبة مني" |
| Burada olmana üzülüyorum. İnanmadığını biliyorum ama seni otobüsün altına iten ben değildim. | Open Subtitles | آسف لأنك هنا, وأعرف أنك لن تصدقيني لكني لم أوقعك في هذه المشكلة |
| Geçen gün sana bağırdığım için özür dilerim.İyi akşamlar. | Open Subtitles | آسف لأنك ِجعلتيني أرفع صوتي عليك اليوم، ليلة سعيدة |
| O adamla ilgilenmek zorunda olduğun için üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسف لأنك إضطررتِ لعقد صفقة مع ذلك الرجل |
| O ayyaşları dinlemek zorunda kaldığınız için üzgünüm Bay Hickok. | Open Subtitles | آسف لأنك اضطررت إلى الإصغاء إلى أولئك السكارى سيد (هيكوك) |