| Tabii ki, sadece kalp atışını duyman güvende olduğun anlamına gelmez. | Open Subtitles | بالطبع، فقط لأنكم سمعتم دقات القلب لا يعني أنكم في آمان. |
| Eski yöntemimizin geçerliliği ispatlanmış, bizi daima güvende tutuyor. | Open Subtitles | طرقنا القديمة تثبت بأنهم أبقونا فى آمان. |
| Kalabalığın arasında burada olduğundan daha güvende olursun. | Open Subtitles | سوف تبقى في آمان على ذلك هناك الحشد الكبير |
| O gelmeden seni ve çocukları güvenli bir yere götürmeliyiz. Derine, unutma! | Open Subtitles | يجب أن نحرص على أن تكوني أنتِ و الأولاد في آمان قبل أن يأتوا. |
| Sorun yok. Burada güvendeyiz. güvendeyiz, değil mi? | Open Subtitles | حسناً ,نحن فى آمان هنا نحن فى آمان ,أليس كذلك؟ |
| Hayır! - Tamam, kurtardım seni. Artık güvendesin. | Open Subtitles | أمسكتك، أمسكتك، لا بأس، أنت في آمان الآن |
| Senatör Palmer halen büyük tehlikede. Ailem güvende olduğuna göre size yardım edebilirim. | Open Subtitles | السيناتور "بالمير" ما زال فى خطر الان عائلتى فى آمان و يمكننى مساعدتك |
| Senatör güvende. Yanında her daim Gizli Servis ekibinden adamlar var. | Open Subtitles | السيناتور فى آمان ، لديه رجال الآمن طوال الوقت |
| Onlara büyükannenin evinde olduğumuzu ve güvende olduğumusu söylememiz gerekiyor. | Open Subtitles | علينا أن نستمر باأخبارهم بـ أننا نقطن عند جدتي الان ونحن في آمان |
| Listedeki 8 isim de şu an güvende. O halde kaçırdığımız bir şey var. | Open Subtitles | كل الاهداف الثمانية الاخرين الموجودين على تلك اللائحة فى آمان و تم حسابهم |
| Ve bizim yapacağımız şey de güvende kalacağız, saklanacağız. | Open Subtitles | وذلك ما اقوم به إبقوا في آمان ، ابقوا مختبئين |
| Yalnızca tehlikeden uzak, güvende olmanın kendilerini verdiği zevk bu kısa süreli hazza "safety" diyoruz. | Open Subtitles | المُِفرح في ذلك انهم لوحدهم في آمان من الضرر |
| Ama gerçek Pulp Fiction çantasının güvende olduğunu bilmek harika. | Open Subtitles | و لكن الأن يسعدني معرفة أن الحقيبه الحقيقه قي آمان في خزنه بمكان ما |
| güvende olup yerleştiğimizde bunun bazı sonuçları olacak. | Open Subtitles | عندما نصبح في آمان ونستقر ستكون هناك عواقب |
| Seçim kağıtlarını alana kadar güvende değilim. | Open Subtitles | وحتى أحصل على هذه الأوراق رئاستي ليست في آمان |
| Kutudakileri ele geçirmeye çalışmışlar, o da onları korumak, güvende tutmak için yapması gerektiğini düşündüğü şeyi yapmış. | Open Subtitles | لقد حاولوا أخذه منه فقام بما إعتقد ان عليه فعله ليحميه ويبقيه في آمان |
| İlacın test edilme yöntemi temelde bir dizi deney yoluyla, deneme denilen bu büyük deneyler yoluyla, ilacın güvenli olup olmadığı ve bütün bu şeylerde | TED | و الطريقة التي تتم بها تجربة الأدوية هي عن طريق سلاسل تتكون أساسا من تجارب علمية أو مراحل تجريبية, يتم القيام بها للتأكد من آمان الدواء و تقييم مدى فعاليته. |
| Morva'da güvenli bir şekilde saklanıyor. - Morva mı? | Open Subtitles | لا أنه مخبأ في مكان آمان في ميروفا |
| Hayır, kardan dolayı görüş açımız kapandı. Birbirimizden ayrılmadığımız sürece güvendeyiz. | Open Subtitles | -لا هذا بياض تدريجي ، سنكون بـ آمان طالما نبقي معاً |
| Apartmana taşındın diye güvendesin sanıyorsun ama değilsin. | Open Subtitles | أنتِ تعتقدين أنك في آمان لأنكِ انتقلتي إلى شقة جديدة و لكنك لست آمنة |
| Onlar Aman'nin arkadaşları, Naina ve Rohit. | Open Subtitles | أباى - هؤلاء أصدقاء آمان نينا روهيت أهلا |
| İnsanların güvenliğini sağlamak için bunu yapmamız gerekiyor. | Open Subtitles | هذا هوا ما نحتاجه لابقاء الناس في آمان. |
| Onun güvenliğinden emin olana kadar, Lex'e bir şey yapamayız. | Open Subtitles | لا نستطيع أن نعمل أيّ شئ له قبل أن نعرف بأنّها في آمان |