| Sizinle tartışmayacağım, efendim. | Open Subtitles | إننى لن أجادلك يا سيدى لكن ما الذى يجعلك تظن |
| Seninle tartışmayacağım. 80 binin tamamını istiyoruz. | Open Subtitles | لن أجادلك يا جيري ، لن أجادلك ، نريد الآن مبلغ 80 الف دولار كاملاً |
| Alt-üst kararı vermenin yararlarını sizinle tartışmayacağım başkomiserim. | Open Subtitles | لن أجادلك في تحديد أهليّة تسلسل إتخاذ القرار معك أيّها القائد |
| Doğru söze ne denir. | Open Subtitles | يجب أن أخبر شيئاً، لا يمكنني أن أجادلك بهذا على ما أظن |
| Seninle tartışmak için telefon açmadım ben Megan. Hatta tam tersine. | Open Subtitles | لم أتداخل كي أجادلك ميغان، على النقيض. |
| Tartışmıyorum zaten! | Open Subtitles | لا أجادلك! |
| Seninle bunu tartışmayacağım. | Open Subtitles | حسناً أنا لا أستطيع أن أجادلك في ذلك |
| Seninle tartışmayacağım. Ne kadar getirdin? | Open Subtitles | لن أجادلك في ذلك كم لديك ؟ |
| Ne kadar aptalca olduğunu bilsem de tartışmayacağım. | Open Subtitles | لا أجادلك مهما كان الأمر غبيا |
| Ve sonra... - Seninle tartışmayacağım. | Open Subtitles | لن أجادلك يا جيري |
| - Söyle o zaman. - Böyle saçma bir konuda tartışmayacağım. | Open Subtitles | لن أجادلك في هذا الأمر |
| Bu konuda seninle tartışmayacağım. | Open Subtitles | أنا لن أجادلك فى هذا |
| Anlambilimi seninle tartışmayacağım. | Open Subtitles | لن أجادلك في الألفاظ |
| Kendinden geçmektir. Anlambilimi seninle tartışmayacağım. | Open Subtitles | لن أجادلك في الألفاظ |
| tartışmayacağım ama sizi affediyorum. | Open Subtitles | لن أجادلك و لكنني أسامحك |
| Telefonda tartışmayacağım. | Open Subtitles | أنا لن أجادلك على الهاتف |
| - İnanılmazsın. - Doğru söze ne hacet. | Open Subtitles | . أنت غير معقولة . لا يمكنني أن أجادلك بهذا |
| Bak, tartışmak istemiyorum. | Open Subtitles | أنظر أنا لا أريد أن أجادلك |
| Seninle tartışamam. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أجادلك |
| Ben de seninle düşündüğün kadar fark olmayabileceğini tartışıyorum. | Open Subtitles | وإنّني أجادلك بالحجة والمنطق أنّه قد لا يكون هناك فرق كبير كما تعتقد. |