| Dolandırıcılık seviyesinde değil, alakası bile yok. | Open Subtitles | أنها لا ترتقي أن تكون قضية أحتيال ولا حتى قريبة من ذلك. |
| Evden kaçma, hırsızlık, Dolandırıcılık, uyuşturucu. | Open Subtitles | هروب , سرقة أحتيال , حيازة مخدرات |
| Daha önceden sabıkası var. Satıcı, Bayan Winston hakkında Dolandırıcılık şikâyetinde bulunmuş. | Open Subtitles | التاجر في الداخل قام بإصدار مذكرة أحتيال " موقعة تخص الآنسة " وينستون |
| Çalışma yöntemin de öyle eğer bir yerde Dolandırıcılık varsa birden o adam oluveriyorsun. | Open Subtitles | لقد تمكنت جيداً من أنه عندما تبدأ في عملية أحتيال ..... تصبح هذا الشخص |
| Virginia Foster, suikast Dolandırıcılık ve kara para aklamadan suçlu. | Open Subtitles | أن (فيرجينيا فوستر) متورطة في مؤامرة أحتيال ، غسيل أموال |
| Ve Dolandırıcılık sabıkası var. | Open Subtitles | لديه سوابق أحتيال |
| Menkul kıymetler dolandırıcılığı, elektronik Dolandırıcılık banka dolandırıcılığı, borsa dolandırıcılığı hakkında suçlamalar. | Open Subtitles | التآمر لإرتكاب إحتيال أمني, إحتيال بسبب التنصت إحتيال مصرفي (أحتيال بنكي, سرقة ملفات (أس أي سي |
| Ben daha bilindik olan "Dolandırıcılık"ı tercih edeceğim. | Open Subtitles | أفضل المصطلح الكلاسيكي "أحتيال" |
| Dolandırıcılık alarmı. | Open Subtitles | كان ذلك أنذار أحتيال |
| Dolandırıcılık. | Open Subtitles | أحتيال. |