| Bütün bu zeka büyüsü, benim dışarıda öğrenilecek çok fazla iyi bilgi olduğunu fark etmemi sağladı. | Open Subtitles | أتعلمين، إن أمر التعويذة بأكمله، جعلني أدرك بأنه يوجد العديد من المعلومات الرائعة في هذا العالم |
| Tanrım. Cimri olduğunu biliyordum. Geri zekâlı olduğunu fark etmemişim. | Open Subtitles | ، يا إلهي ، علمت بأنه بخيل لكني لم أدرك بأنه غبي |
| İnsanlar, bir kâbustan uyanıp bunun sadece bir düş olduğunu fark ettiğiniz andaki rahatlamanın karşı konulamaz olduğunu söyler. | Open Subtitles | " الناس يقولون عندما تستيقظ من كابوس" " بالتخفيف أدرك بأنه كان حلم سخيف " |
| Hata yaptığını fark ettiğinde, onu bulmam için bana yardım etti. | Open Subtitles | لقد أدرك بأنه أرتكب خطئاً وساعدني بإيجادها |
| Fazla aldığını fark ettiğinde 911'i aramak için buraya sendeleyerek geldi. | Open Subtitles | وبعد أن أدرك بأنه أخذ كميه كبيره ثم ترنح إلى هنا وحاول إستدعاء 911 |
| Bugün olduğunu fark etmemişim. | Open Subtitles | لم أدرك بأنه اليوم |
| Hasiktir, bisikletleri olduğunu fark etmemiştim. | Open Subtitles | ! يألهي ! لم أدرك بأنه كان لديهم دراجات |
| Evet, zamanlamanın kötü olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | أدرك بأنه توقيت غير مناسب |