| Zaten ilaç kullanıyor. Bizim ilaçlarımızı. İlaç etkileşimi riskini göze alamayız. | Open Subtitles | إنه يتناول أدويتنا بالفعل لا يمكننا المخاطرة بحدوث تعارض بين الأدوية |
| Krema şırıngasını boğazına koyduğunda ilaçlarımızı almadan önce. | Open Subtitles | عندما تضع القليل من المثلجات في حلقك قبل ان نأخذ أدويتنا |
| Ancak bu sistemler, milyonlarca diğer türlere ev sahipliği yapar. Bu çeşitlilik sistemi dengede tutar ve yeni ilaçlarımızı da buradan buluruz. | TED | لكنها تأوي ملايين الملايين من الأنواع الأخرى، وهذا التنوع هو ما يسبب استقرارها، وهو المكان الذي نكتشف فيه أدويتنا الجديدة |
| İlaçlarımızı alırlardı. | Open Subtitles | لقد سرقوا أدويتنا |
| İlaçlarımızı aldı. Neredeyse hepsini. | Open Subtitles | وأخذ معظم أدويتنا |
| Brick ilaçlarımızı vermek için buraya gelir. | Open Subtitles | سيكون (بريك) معنا ليلخبط أدويتنا |