| ...Eğer ona her gün ilaçlarını almasını söylersem... ...evdeki kimse onun hastalığını bilmeyecek... ...ve bu işe yaramayacak. | TED | إذا نصحتها بأخذ أدويتها يومياً بإنتظام، في الوقت الذي لا يعلم أحد من أهل منزلها بأمر مرضها، لذا لن تفعل ذلك. |
| Eğer birinci derece bir hastalığı varsa serbest kalması ilaçlarını kullandığı ölçüde önemlidir. | Open Subtitles | تعرف ان كان لديها اختلال من النمط الاول فإن إطلاق سراحها لن يكون بنفس أهمية كونها تتناول أدويتها او لا |
| İlaçlarını almamış. | Open Subtitles | وأنها لم تاخد أدويتها ,لإنها لم تستطيع أخد الأدويه |
| Ama ilaçları kesmesiyle ilgili bir geçmişi var ve öyle olunca ne olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | ولكنها كفت عن تناول أدويتها ونحن نعرف ما يحدث حين تفعل ذلك |
| Ama Ara Papağanları ilaçları alma şansı bulamayacak. | Open Subtitles | ولكن الببغاوات لن تحصل على فرصة لتناول أدويتها. |
| İlaç dolabında mantar ilacı buldum. | Open Subtitles | وجدت إنبوب مطهر من الفطريات في خزانة أدويتها |
| Eğer birinci derece bir hastalığı varsa serbest kalması ilaçlarını kullandığı ölçüde önemlidir. | Open Subtitles | تعرف ان كان لديها اختلال من النمط الاول فإن إطلاق سراحها لن يكون بنفس أهمية كونها تتناول أدويتها او لا |
| Hastam ilaçlarını getirmemiş. İsimlerini bile bilmiyor. | Open Subtitles | مريضتي لم تحضر أدويتها ولا تعرف حتى أسمائها |
| Bakın, sizi uyarmalıyım. Halanız ilaçlarını yarım saat önce aldı. | Open Subtitles | اسمعا، يجب أن أحذّركما، فقد تناولتْ عمّتكِ أدويتها منذ نصفِ ساعة، قد تكون مضطربة |
| Peki ama yaşamının telif hakları için hızlı davranma, en azından ilaçlarını kullanmaya devam ettiğine emin ol. | Open Subtitles | حسنٌ ، لا تتعجلي في معرفة كل تفاصيل حياتها قبل أن تتأكدي من أنها عادت إلى تناول أدويتها |
| İlaçlarını bıraktı da, ararsa uğraşma hiç. | Open Subtitles | أعتقد أنها لم تعد تملك أدويتها لذا إن إتصلت تجاهلها , حسنا ؟ |
| Kendisi bipolar. İlaçlarını alınca düzeliyor. | Open Subtitles | إنّها ثنائية القطب، تستقرُ لمّا تأخذُ أدويتها. |
| Öyle görünüyorki Dr. Cohen sonunda ilaçlarını düzenlemeyi başardı. | Open Subtitles | نعم يبدو ان الد.كوهن قد قام بموازنة أدويتها بشكل مثالي |
| Bilmem gerektiğini düşünmüş ve ilaçlarını bir ziyaretçiye verdiğini söyledi. | Open Subtitles | لقد إعتقد أنني يجب أن أعرف وقد قال أن مونا تهرّب أدويتها مع زائر |
| Fakat ilaçlarını biraz daha aksatırlarsa sonuçlarına katlanmaları gerekecek. | Open Subtitles | ولكن إذا لم تأخذ الببغاوات أدويتها, سوف تعاني من العواقب, |
| senin de söylediğin gibi, uh, burası bir tapınak gibi korunduğundan, bahse girerim ilaç dolabında evi aradığımızda, o ilaçları bulabiliriz. | Open Subtitles | ، و برؤية كيف تمّ المحافظة على هذا المكان كضريح أراهن أنّي سأجده بخزانة . أدويتها حينما أفتش المنزل |
| Duyduğuma göre ilaçları bitmiş ve penisi yine çıkıyormuş. | Open Subtitles | لقد سمعت انها لا تتعاطى أدويتها واصبح عضوها ينمو مجدداً |
| Yani hastan ilaçları buradan almış. Aynen. | Open Subtitles | إذاً مريضتك حصلت على أدويتها من هنا |
| İlaç dolabını karıştırdığını ve arka kapıdan çıktığını duydum. | Open Subtitles | رأيتها تبعثر خزانة أدويتها ورأيتها تذهب الى الباب الخلفي |
| 1988 senesinde ilaç kullanmayı bırakmış ve kaybolmuş. | Open Subtitles | لقد توقفت عن تناول أدويتها بعام 88 و بعدها اختفت |
| Ne oldu, ilacını değiştirdiler mi? | Open Subtitles | وماذا إذن ، هل غيروا أدويتها ؟ |
| - İlaçlarını bıraktı. Çılgınca bir şey mi yaptı? | Open Subtitles | إنها لا تتناول أدويتها هل فعلت شيئا مجنوناً؟ |