| Beni isteseydi zaten indirirdi. Benimle işi yok sanırım. | Open Subtitles | يمكنني النيل منّي إن أراد ذلك لكن لا أظنّه يريد ذلك |
| Bu yüzden, yalan söylemek isteseydi bile söyleyemeyecek olan tek insanın yanına gittim. | Open Subtitles | لذلك ذهبت إلي الشخص الوحيد الذي لا يستطيع الكذب عليَّ حتى لو أراد ذلك مرحباً أيها السيد المحترق |
| Eğer Rab öyle isteseydi Taani beni bir saniyede kolayca tanırdı. | Open Subtitles | لو أراد ذلك لكان من السهل عليها ان تتعرف علي |
| Biliyorum. Bağırma bana ama. O öyle istedi. | Open Subtitles | أعلم، أعلم، لا تصرخ علي رجاءً لقد أراد ذلك |
| - Sanırım bir parçam öyle istedi. | Open Subtitles | أعتقد جزء مني أراد ذلك |
| O istese de, istemese de her dakikanın zevkini çıkaracağım. | Open Subtitles | سأقوم بالإستمتاع بكل دقيقة , سواءً أراد ذلك أم لا |
| Bu insanları tanıyor. İsterse onlara ulaşabilir. | Open Subtitles | إنه يعرف هذه الناس ويمكنه الوصول إليهم لو أراد ذلك |
| Biraz cafcaflı ama Barbara böyle istemişti. | Open Subtitles | هو غاريش قليلا ولكن باربرا أراد ذلك بهذه الطريقة. |
| Baba olur, her şey değişir. O değişmesini istiyorsa değişir. Ben ondan herhangi bir şey istemeyeceğim. | Open Subtitles | سيكون الأمر مختلفا في حاله إذا هو أراد ذلك بمعني أنني لن أطلب منه أي متطلبات أو واجبات إلا إذا أراد هو ذلك |
| İsteseydi çiftliğimden pay verebilirdim... | Open Subtitles | لا كنت سوف أعطيهِ نصيباً من المزرعة لو أراد ذلك |
| Eğer isteseydi beni de öldürürdü, ama yapmadı. | Open Subtitles | كان بإستطاعته أن يقتلني إذا أراد ذلك ولكنه لم يفعل |
| Adam isteseydi seni saldırıdan dava ederdi. | Open Subtitles | ، بإمكانه أن يرفع تهماً بالإعتداء ضدّكِ . إن أراد ذلك |
| İsteseydi bütün bunları engelleyebilirdi. | Open Subtitles | إذا أراد ذلك كان بإمكانه منع حدوث كل تلك الأمور منذ البداية |
| Eğer isteseydi bizi yokedebileceğini inkar mı ediyorsun? | Open Subtitles | هل تنكر أنه يمكنه تحطيمك متى أراد ذلك ؟ |
| Bu Choi'nin önerisiydi ve Hyun-sik de öyle istedi. | Open Subtitles | كان اقتراح (شوي) و (هيون سيك) أراد ذلك أيضاً |
| O öyle istedi. | Open Subtitles | هو من أراد ذلك. |
| Babamı seçime sokmaya çalışıyorum, o istese de, istemese de. | Open Subtitles | سوف أدخل أبي في الإنتاخبات سواء أراد ذلك أم لا |
| İsterse bir şeyler öğrenebilir, ben de bunu sağlamaya çalışıyorum. | Open Subtitles | بإمكانه أن يعرف إن أراد ذلك وأنا أحاول أن أستثيره لفعل ذلك |
| Bir yarın bunu istemişti. | Open Subtitles | جزء منك أراد ذلك |
| Gerçekten istiyorsa okuldan sonra ders verebileceğimi söyledim ona. | Open Subtitles | قلت أني سأعلّمه بعد المدرسة، في حال أراد ذلك |