| Deniz kaplumbağalarının suda kayması için daha düz ve hafif kabukları vardır. | TED | سلاحف البحار ذات أصداف ملساء ولامعة؛ من أجل حركة سلِسة في الماء. |
| Modern kaplumbağa kabukları neredeyse kaplumbağalar kadar çeşitlidir. | TED | إن أصداف السلاحف المعاصرة، في أقل تقدير، تتنوّع بحسب تباين السلاحف ذاتها. |
| Ölü adamın ayaklarının altında ortadaki -- küçük istiridye kabuğu yığını "Büyük Ayı" olmalı. | TED | وهذه الكومة الصغيرة من أصداف المحار تحت قدمي الجثة التي في الوسط من المفترض أنها كوكبة الدب الاكبر. |
| Güney Çin Denizinde, balıkçılar fosilleşmiş midye kabuklarını geniş mercan yataklarını kazarak toplamak için büyük çaba sarfettiler. | TED | في بحر الصين الجنوبي يذهب الصيادون لجمع أصداف المحّار المُتحجرة عن طريق الحفر في مناطق واسعة من الشعب المرجانية. |
| Gittik ve bu inanılmaz midye yataklarını çıplak kayalar üzerinde bulduk. O kadar büyük midyeler ki onları açtığımızda artık midye gibi görünmüyorlardı. | TED | وجدنا أصداف ضخمة جداً موضوعة على صخرة جرداء, و عند فتحها, فهي لا تبدو كالأصداف. |
| Olmaz, kaya midyesi onlar. Yemeyin. Tencerede pişirip bize servis yapmayın. | Open Subtitles | لا، تلك أصداف بحر لا تؤكلوا تلك , لا تطبخوها في طبق وتقدموها إلينا |
| Sevinmenize sevindim, ama tuvalet kağıdı yerine üç deniz kabuğunun durduğu bir raf var. | Open Subtitles | أنا مسرور لأنّكم سعداء لكن بدلاً من أوراق المرحاض لديكم رفّ مع 3 أصداف |
| Denizde yaşadıkları kesin çünkü, kayalarda, onlarla birlikte deniz kabukları bulundu. | Open Subtitles | من الواضح أنها عاشت في البحار بسبب العثور على أصداف بجانبها في الصخور |
| - ...pembe deniz kabukları bulmak istedim, annemin sevdiklerinden. | Open Subtitles | أردتُ إيجاد أصداف وردية، تلك التي تحبّها. |
| Bir tür özel, ezilmiş istiridye kabukları ve ...çakıl taşlarıyla kapladılar. | Open Subtitles | لقد كانت مغطاة بنوع خاص من الحصى من الحجر الأسفنجي و أصداف بحر مسحوق |
| Şuraya bakın. Deniz kabukları. | Open Subtitles | الآن ، إنظر لذلك ، أصداف بحرية |
| Kaplumbağaların sert kabukları vardır. | Open Subtitles | السلاحف لها أصداف قوية |
| Deniz kabuğu şeklindeki el sabunumuza bayılıyorum. | Open Subtitles | أحب صابوننا الذي على شكل أصداف. |
| Bak, babacığım, deniz kabuğu. | Open Subtitles | ألهي. أووه. أنظر أبي, أصداف البحر. |
| Bu arada istiridye kabuklarını atarken çamurda kırmızı güllerini buldum. | Open Subtitles | بالمناسبة، عثرت على ورودك الحمر في الوحل عندما رميت أصداف المحار |
| Dinleme kabuklarını etkinleştirelim. | Open Subtitles | أتظن هذا؟ قُم بتفعيل أصداف التصنت |