| Bu, Amerikan silâhlı kuvvetlerinin, Avrupa cephesindeki en büyük teslimiyetiydi. | Open Subtitles | أضخم عملية أستسلام جماعى للجيش الأمريكى فى الحملة الأوروبية بأسرها |
| Uçsuz bucaksız okyanusta küçükmüş gibi görünen gezegenimizde yaşayan en büyük hayvan. | Open Subtitles | أضخم حيوان حي عهده كوكبنا، يبدو كالقزم في عرض المحيط المترامي الأطراف |
| Her şey orantısal olarak daha iri gözüküyor. | Open Subtitles | لا أمانع أنهم حلقوا لي مسبقاً نسبياً، كل شيء يبدو وكأنه أضخم |
| en büyük dinozordan bile çok daha büyüktür. | Open Subtitles | يمكن القول بأنه أضخم من أضخم ديناصور وجد. |
| Benim için bu daha büyük bir şeyin habercisidir: Bu da DNA teknolojisin artık herkes tarafından ulaşılabilir olduğudur. | TED | حسناً بالنسبة إلي، ذلك يؤشر إلى شيءٍ أضخم: بأن تقنية الحمض النووي أخيراً وصلت إلى أيدي كل شخص منكم. |
| Zamanında işkence ettiğim birini hatırlatıyorsun. Biraz daha büyüktü, daha kaslıydı. | Open Subtitles | تذكرني برجل عذبته ذات حين، لعلّه كان أضخم ومفتول العضلات عنك. |
| Mississippi Nehri'nin doğusundaki en büyük ağaçlar kadar büyük neredeyse. Ama Chronos'un yalnızca ufak bir parçası. | TED | إنها بقدر ضخامة أي من أضخم أشجار شرق نهر الميسيسيبي، ومع ذلك فإن الأمر مجرد ميزة ثانوية على الكرونوس. |
| Görütor musun bazıları daha küçük, bazıları daha şişman bazıları sola doğru büyüyor, bazıları sağa doğru. | Open Subtitles | البعض أصغر البعض أضخم البعض ينمو إلى اليسار والآخر إلى اليمين |
| Bunu fazla büyütmek istemiyorum ama önemli bir şey değil mi? | Open Subtitles | انا لا اريد أن أضخم هذا الموضوع بشدة, لكنّه نوعاً ما قضية كبيرة, أليس كذلك؟ |
| Smallville'e dünyanın en büyük meteor yağmuru düştü sen küçükken. | Open Subtitles | ضرب سمولفيل أضخم وابل من النيازك في العالم في صغرنا |
| Dünyanın en büyük toplu mezarının üzerinde olduğuna inanması güç. | Open Subtitles | من الصعب التخيل أنها تقع على أضخم مقبرة في التاريخ |
| Öyle kalabalıklar ki gelmiş geçmiş en büyük sürü unvanını alacağa benziyorlar. | Open Subtitles | إنها تصبح سريعاً إحدى أضخم حشود المفترسين في أي مكان على الكوكب |
| Dünya tarihindeki en büyük hayvan olan Mavi Balina da yola koyulmuş. | Open Subtitles | الحوت الأزرق، أضخم مخلوق في التاريخ على كوكبنا، يغدو في رحلته أيضاً |
| Tazı'dan daha iri olacaksın. Ama çok daha yakışıklı. | Open Subtitles | ستكون أضخم من كلاب الصيد ولكن أكثر وسامة |
| Demek istediğim, ustamız ondan çok daha iri bir adam. Babam bağırmaya devam etti. | Open Subtitles | أقصد، كان المُدرّب أضخم منه بكثير وظلّ أبي يصرخ عليه. |
| Yeni doğmuş bu yıldız kendi güneşimizden 20 kat daha büyüktür ve çok daha sıcaktır. | Open Subtitles | هذا النجم الحديث الولادة أضخم من شمسنا بـ20 مرة ويحترق بحرارة أشد |
| Güneş sistemindeki tüm gezegenlerin toplamından 2,5 kat daha büyüktür. | Open Subtitles | أنه أضخم مرتين ونصف من كافة الكواكب الأخرى في النظام الشمسي مجتمعة |
| İkincisi ise daha büyük, saklamak zorunda kaldığı bir şey. | Open Subtitles | الثاني كان أضخم مما أجبره على البحث عن مكان لإخفائه |
| Çoğu insan küçüklüklerinin üstesinden gelmek ve daha büyük bir şeyin parçası olmak istiyor. | TED | فأغلب الناس يتوق إلى التغلب على الأنانية ليكون جزءأً من شيءٍ أضخم. |
| Senden daha büyüktü ve cüzdanı daha şişkindi ama doğrusu, canımı sıkmadığın zaman, bana onu hatırlatıyorsun. | Open Subtitles | كان أضخم منك و كانت محفظته أكبر لكن صدقني عندما لا تكون مزعجاً, تذكّرني به |
| Şarkı ne kadar sesli ve uzunsa, şarkıcı da o kadar büyük ve güçlüdür. | Open Subtitles | كلما كانت الأغنية أطول و أعلى صوتا كلما كان المغنى أضخم وأقوى بالطبع |
| - Ne? Bak, eyalet fuarında ondan biraz daha şişman bir adam gördüm. | Open Subtitles | رأيت رجلاً في المعرض كان أضخم قليلاً |
| insanların önünde olayı büyütmek istemedim, ama çok sinirlendim. | Open Subtitles | لم أشأ أن أضخم الأمر أمام الرفاق, لكنني كنت غاضباً جداً. |
| Roma, bundan daha önce hiç bu kadar güçlü ve büyük olmamıştı. | Open Subtitles | إن روما لم تكن أبداً أضخم ولا أقوى مثل الآن |
| Yeni ork soyları gördüm lakin, daha kocaman ve daha güçlüler, minik değil. | Open Subtitles | رَأيتُ جيل جديدَ من ألأورك لكن يَكْبرونَ أضخم وأقوى، ولَيسَ أصغرَ |