| Bunun tıbbi bir gerçek olduğundan eminsin, öyle mi? Bu, erkeklerin salak gibi davranmalarına neden olur. | Open Subtitles | هذا يجعل الرجال أغبياء هذا يجعل النساء غبيات |
| Ama işler ters giderse, tarih der ki; "5 salak, 5 ödlek herşeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar". | Open Subtitles | إذا ما أخطأنا، التاريخ سيذكر بأن هناك خمسة أغبياء الذين فروا من موقع الحدث. |
| Bu insanlar kendi ülkesi için parmağını bile kıpırdatmayan tembel aptallar. | Open Subtitles | هؤلاء مجرّد أغبياء كُسالى لن يرفعوا حتى اصبعاً للدفاع عن وطنهم |
| Fakat hâlâ genç, aç ve aptallar. Bir an önce onlari zengin yapacagim. | Open Subtitles | و لكنهم أتوا إلي جائعين و أغبياء و بوقت قصير سأجعلهم أغنياء |
| Genellikle, aynasızlar oldukça aptaldır... bir şeyler döndüğünü hissetmeleri üç ay sürer. | Open Subtitles | عادة الشرطة أغبياء يتطلب منهم الأمر ثلاث أشهر ليعلموا أن شيأ يحدث |
| Yani akıllı görünelim derken aslında daha da aptallık etmişler. | Open Subtitles | إذن، بمحاولتهم أن يكونوا أذكياء، أصبحوا أغبياء فعلاً. |
| Buradakiler senin emirleri başka birinden aldığına inanıyorlarsa çok salaklar. | Open Subtitles | وقومك أغبياء لانهم آمنو انهم يأخذون الأوامر من شخص آخر |
| Sence genç ve salak olduğumuz için mi bizi seçtiler? | Open Subtitles | هل تظن أنهم اختارونا لأننا فتيان أغبياء ؟ |
| aptal köylü! Hadi köyüne dön, salak! | Open Subtitles | إنها قرية غبية , و قروييون أغبياء كي يتوكلوا على ملاكم واحد فقط |
| Sen ve ailen hâla bu kasabada yaşayan en salak insanlarsınız. | Open Subtitles | أنت وعائلتك أغبياء بما فيه الكفاية أنكم ما زلتم تعيشون في هذه البلدة |
| "Koca aptallar" dedi onlara. | Open Subtitles | .أغبياء ملعونون كلهم كما قال أغبياء ملعونون |
| Koca aptallar" dedi onlara. | Open Subtitles | .أغبياء ملعونون كلهم كما قال أغبياء ملعونون |
| Beyazlar adamım, çok aptallar. Babam berber bile değildi. | Open Subtitles | البِيض يا رجُل، إنهُم أغبياء لَم يكُن والدي حَلاّقاً |
| Bir çok eğitimli insan aptaldır, ve bir çok aptal insan sebepsiz yere kavga çıkarır, böylesi güzel bir günde. | Open Subtitles | الكثير من المتعلمين أغبياء و الكثير من الناس الأغبياء يحبون بدء معارك من دون سبب وجيه في يوم لطيف بحقّ |
| Bence Fransızlar, duvarlarının yıkılmaz olduğunu düşünerek aptallık ettiler. | Open Subtitles | أعتقد أن الفرنسيين أغبياء لإعتقدهم بأن جدرانهم لا تقهر |
| Aynasizlar beni ariyor. salaklar. Onu seven ender kisilerden biriyim. | Open Subtitles | رجال الشرطة أغبياء ليطاردونني، فأنا أحد القلائل الذين يحبونهم. |
| Artık yalnızca ikimiz kaldık. Öyleyse aptalız ve öleceğiz. | Open Subtitles | يوجد إثنان منا فقط الآن نحن أغبياء و سنموت |
| aptalsınız dedim ama almadan önce denememizi istediler. | Open Subtitles | لقد أخبرته أنهم أغبياء لكنه قال لابد من تفقدها قبل ان نشتري المذيد |
| Ön yargı ve yanlılığı düşündüğümüzde aptalca ve kötü şeyler yapan aptal ve kötü insanları düşünmeye meyilliyiz. | TED | حين نفكر في التعصب والتحيز، نميل إلى التفكير في أناس أغبياء وأشرار يقومون بأعمال غبية وشريرة. |
| Bu atalarımızın aptal olduğundan değil, beyinlerinin bizimki gibi çalışmamasındandı. | Open Subtitles | لم يكن أجدادنا أغبياء لكن مخهم لم يكن يعمل كمخنا |
| Geri zekâlı olmadığımız varsayımından yola çıkalım. | Open Subtitles | دعونا نبدأ من الافتراض الضعيف بأنّنا لسنا أغبياء |
| Bize geri zekalı çocuklar gibi davranarak kendini genç ve güçlü hissediyor. | Open Subtitles | أن هذا يشعرة بالشباب والقوة المطلقة . فى أن يعاملنا كأطفال أغبياء |
| Bu çocukla karşılaştırıldığında diğerleri tam bir ahmak kalıyorlar. | Open Subtitles | الآخرين هم أغبياء ملاعين مقارنة بهذا الفتى |
| Büyükşehir karmaşasını yükleyebileceğiniz taşralı ahmaklar değiliz. | Open Subtitles | نحن لسنا مجرد ريفيين أغبياء يأتي نصاب من المدينة ليضحك علينا |
| Çünkü kapalı bir yerde, top ateşleyecek kadar salağız. | Open Subtitles | لأننا كنا أغبياء لدرجة اطلاق مدفع داخل البناية |
| İIk iki Donanma personeli aptaldı, ama patronları aptal değil. | Open Subtitles | هؤلاء البحارة الأخرين كانوا أغبياء لكن رئيسهم لم يكن كذلك |