| Bunu Steve'den başka söyleyebilecek tek kişi benim. | Open Subtitles | أنا متأكدة من أنني الشخص الوحيد الذي يستطيع أن يقول هذا |
| Bu odada görmesi gereken tek kişi benim. | Open Subtitles | حسناً، أنني الشخص الوحيد في الغرفة الذي يود رؤية كل شيء. |
| Bunu söylemesini bekleyeceğin en son kişi benim biliyorum ama onunla konuşmalısın. | Open Subtitles | أعلم أنني الشخص الأخير التي تود أن تسمع منه هذا لكن عليك أن تتحدث معه |
| Bütün bunları yapacak kişi olduğumu düşünmüyorum senin markanla başlamak. | Open Subtitles | وبصراحة، لا أعتقد أنني الشخص الذييمكنكِ.. أن تبدأي به شركتكِ |
| Söylediğim kişi olduğumu doğrulaması için ona parmak izimi bıraktım. | Open Subtitles | تركت له بصمات ليتأكد أنني الشخص الذي أدعيه |
| Güvenebileceği tek kişinin ben olduğumu söylemişti. | Open Subtitles | قالت أنني الشخص الوحيد الذي يمكن ان تثق به |
| Yani o küçültülmüş, taşınabilir tehlikeli nükleer bombanın nerede olduğunu bilen tek kişi benim. | Open Subtitles | والذي يعني، أنني الشخص الوحيد الذي يعرف مكان ذلك المدمج النووي المتنقل والخطيرة جداً |
| Aslına bakarsan onu bu karışıklıktan kurtarabilecek tek kişi benim. | Open Subtitles | المقصود هنا... أنني الشخص الوحيد الذي يستطيع إخراجه من هذه الفوضى. |
| Böyle olsa bile aralarında gerçek hayatta çalışmış olan tek deneyimli kişi benim ve biliyorsunuz ki, gerçeken çaba gösteririm. | Open Subtitles | لذا على الرغم من أنني الشخص الوحيد... الذي لديه خبرة حقيقية عن العمل الحقيقي في العالم الحقيقي، وتعلمين, سأبذل قصارى جهدي، |
| Oturan tek kişi benim sanıyordum... | Open Subtitles | ... أعتقد أنني الشخص الوحيد الذي يجلس |
| Bir yaşam boyu, bir insanın ne kadar kulak kiri üretebildiğini dünya üzerinde araştıran tek kişi olduğumu görmüyor musun? | Open Subtitles | هل تدرك أنني الشخص الوحيد في التاريخ الذي يدرس كمية شمع الأذن الذي يستطيع شخص ان ينتجه في حياته |
| - Güvenebileceğim tek kişi olduğumu söyledin. | Open Subtitles | لقد أخبرتني أنني الشخص الوحيد الذي تثق به. |
| Buna gülecek tek kişi olduğumu düşünmeni anlıyorum ama... | Open Subtitles | أفهم أنك تعتقد أنني الشخص الوحيد الذي يضحك على ذلك لكن |
| demek yerine şunu soruyor "Bu iş için en doğru kişi olduğumu ona anlatmak için ne yapabilirim?" | TED | فقد سأل نفسه: "ماذا بوسعي أن أفعل لأثبت لها أنني الشخص الأفضل لهذا المنصب؟" |
| Bunun için doğru kişi olduğumu düşünmüyorum. | Open Subtitles | لكني لا أظن أنني الشخص المناسب لهذا |
| Bana "onu gerçekten anlayan tek kişi olduğumu" söylerdi. | Open Subtitles | كانت تقول أنني الشخص الوحيد الذي يفهمها |
| Bütün dünyada hakkında doğru haber yapılan tek kişinin ben olduğumu söyledi. | Open Subtitles | قالت لي ، يبدو أنني الشخص الوحيد في العالم كله الذي تود الصحافة تفجيره |
| Eğer bütün bunlar için bir sebep varsa profesyonel bir sebep söyleyebileceğin tek kişinin ben olduğumu biliyorsun. | Open Subtitles | إذا كان ثمة سبب وراء كل هذا سبب مهني تعلم أنني الشخص الوحيد الذي يمكنك إخباره |
| O cehennemin dibinde sana yardım eden tek kişinin ben olduğumu unuttun mu? | Open Subtitles | أنني الشخص الوحيد الذي فعل أى شيء لكِ بحفرة الجحيم تلك ؟ |