| Çok zeki bir kadın. Çünkü, benim 5. Cadde'ye ait olmadığımı biliyor. | Open Subtitles | امرأة في غاية الذكاء لأنها عرفت أنني لا أنتمي إلي المستوي الراقي |
| Her geçen gün, buraya ait olmadığımı daha iyi anlıyorum. | Open Subtitles | كل يوم يصبح أكثر وضوحاَ أنني لا أنتمي لهذا المكان |
| Ama buraya ait olmadığımı fark ettim ve geldiğim yere geri dönmek zorundayım. | Open Subtitles | لكنني أدركت أنني لا أنتمي إلي هنا, و أنني يجب أن أعود من حيث أتيت. |
| Sonra oraya ait olmadığım gerçeği suratıma çarpardı. | Open Subtitles | ثم كنت أدرك الواقع الأليم أنني لا أنتمي إلى ذلك المكان. |
| Oraya ait olmadığım belli eden bir kıyafetle bir kenarda dikilirken, birisi: "Bayım, burada ne yapıyorsunuz?" | TED | كنت أقف هناك مرتديًا ثياب كهذه، وأشعر أنني لا أنتمي للمكان، وأحد ما يقول: "ماذا تفعل هنا، أيها السيد؟" |
| Buraya ait olmadığımı biliyorsun, Chloe. | Open Subtitles | أنت تعرفين أنني لا أنتمي إلى هنا يا كلو. |
| Hemşirelerin buraya ait olmadığımı anlamaları ne kadar sürer? | Open Subtitles | كم مِن المدّة ستستغرق الممرضات ليكتشفن أنني لا أنتمي لهنا؟ |
| Kağıt üstünde veya başka bir şekilde buraya ait olmadığımı biliyorum. | Open Subtitles | وأعرف أنني لا أنتمي إلى المكان على الورق ولا بأي طريقة أخرى |
| Aniden, oraya ait olmadığımı hissettim. | TED | بشكل سريع، أحسستُ أنني لا أنتمي لهنا. |
| - Buraya ait olmadığımı nasıl bildin? | Open Subtitles | كيف عرفت أنني لا أنتمي لهذا المكان؟ |
| Kesin olan bir şey varsa o da buraya ait olmadığım. | Open Subtitles | ولكن الشئ المؤكد هو أنني لا أنتمي لهنا |