O iyi. Sadece bir çürük. Doktor ona bakacak. | Open Subtitles | أنه بخير أنها مجرد كدمة الدكتور سوف يعالجه |
- Yani O iyi olanlar düşünülürse... | Open Subtitles | أظن أنه بخير. أعني باعتبار أن، كما تعلم. |
Dinle, ne zaman Amerika'ya gelip bana duş aldırmak istersen hiç Sorun değil. | Open Subtitles | إستمعْ، أي وقت تُريدُ المَجيء إلى أمريكا ويَعطيني a دُش، أنه بخير مَعي. |
Onu merak iyi olduğundan emin olmak istemen gayet doğal. | Open Subtitles | من الطبيعي أن تشعري بالقلق لأجله وترغبي بالتاكد أنه بخير |
Babasının iyi olduğunu, onları ne kadar sevdiğini görürler. Babasının sonraki aramasında Sophie'nin konuşacak çok fazla şeyi vardı: "Maymun Çarli ne yiyor? | TED | يمكنهما معرفة أنه بخير ورؤية أنه يحبهما، وعندما يتصل بهما المرة القادمة ستتحدث صوفي عن الكثير: ماذا يأكل تشارلي القرد؟ |
- İyi olduğuna inanamıyorum. - Dostum, şilteyi ıskaladı ya. | Open Subtitles | -لا أصدق أنه بخير يا صاح، لم ينزل على المفرش |
- Bildiğim kadarıyla... - ...bir Sorun yok. İyi görünüyor. | Open Subtitles | بقدر ما يمكننى أن أقول أنه بخير |
Endişelendiğini gördüğüme sevindim. Bu arada, O iyi. | Open Subtitles | . أنني مسرورة لرؤيتك قلقة بشأنه . أنه بخير , بالمناسبة |
O iyi, sadece sersemlettik. Lânet olası! Filmde daha az acıtıyormuş gibi görünüyordu. | Open Subtitles | أوه , أنه بخير , أنها الصدمة فقط. في الفلم , بدا كأنه يؤذي بشكل أقل بكثير. |
Baban muhtemelen nerede olduğumuzu merak ediyordur Onu buldum. O iyi, ama ben İşe yaramaz bir durumdayım. | Open Subtitles | والدك غالباً يتسائل أين أنت لقد وجدته أنه بخير , أنا في حاله حرجه سأتصل بك لاحقاً |
Sorun değil burada olduğumu biliyor. Ayrıca hiçbir şey yapamadığım gerçeğini aklımdan uzaklaştırıyor. | Open Subtitles | أنه بخير و هو يعلم بأني هنا و أيضاً تقتلني حقيقة بأنني لا أستطيع فعل أي شئ له |
- Sorun değil, cidden, bana uyar. | Open Subtitles | لا، لا، أنه بخير. حقاً، أَنا لَطِيفُ كلياً. |
Sorun değil, dinle, merkezi arayacağım... | Open Subtitles | أنه بخير ، انظر أنا سأقوم بمهاتفة المقر، |
Henüz değil, iyi olduğundan emin olmak için birkaç saat izlemek istiyorum. | Open Subtitles | ليس بعد، أود مراقبته لساعتين لأتأكد أنه بخير |
Ama iyi olduğundan emin olmak için gece telefon ettim. | Open Subtitles | لكني أتصلت به في تلك الليلة لأطمئن أنه بخير |
Belki ben de onunla gitmeliyim, iyi olduğundan emin olmak için. | Open Subtitles | ربما يجدر بي مرافقته و أتأكد من أنه بخير |
Ben de ona sorarım, böylece iyi olduğunu anlayabilirsiniz. | Open Subtitles | وسأسأله أنا من أجلك وبهذه الطريقة ستعلمين أنه بخير |
İyi olduğunu öğrendiğine göre ona gitmelisin. | Open Subtitles | أعني انك تعرف الآن أنه بخير عليك الذهاب إليه |
Orada bir ceset yatsa bile adamın iyi olduğuna ve maraton koşmaya hazır olduğuna yemin eder bunlar. | Open Subtitles | ربما لديهم جثة هناك، لكنهم سيقسمون أنه بخير ويتعافى ويمكنه ركض الماراتون. |
- Emin misin? - Evet, Sorun yok. | Open Subtitles | أنت متأكد أنت يمكن أن نعم نعم أنه بخير |
Yapma. Rahatlamam için onun iyi olduğunu bilmem gerek. | Open Subtitles | بربك، من أجل أن أريح نفسي، لابد أن أعرف أنه بخير |
Gördün mü? Gayet iyi. Şimdi parayı bana ver yoksa onu vururum ve siz orospu çocuklarını da. | Open Subtitles | لقد قلت أنه بخير والأن اعطوني نقودي وإلا سأقتله وأقتلكم أيها الأوغاد |
Sence iyi midir? Ama iki kişilik bir bisikletin arkasında çok tatlı gözükeceksin. Evet, eminim iyidir. | Open Subtitles | أتظن أنه بخير أجل، أنا متأكد أنه بخير |
Umarım o iyidir! Belki de sadece yolunu kaybetmiştir. | Open Subtitles | آمل أنه بخير يحتمل فقط أنه قد ضاع, |
Hacı ile görüştüm. Durumu iyi. Biraz yorgun o kadar. | Open Subtitles | لقد قابلت "حاجي" ، أنه بخير منهك قليلاً، وهو يرسل لكم مودّته" |
- Hayır, Bir şeyi yok. - Gidip bir baksam iyi olmaz mı sence? | Open Subtitles | كلا , أنه بخير ألا تعتقد أنه من الأفضل أن ألقى نظرة ؟ |