| Bu şekilde herhangi bir kanıt kabul etmek benim için hiç uygun olmaz. | Open Subtitles | ربما و من الغير مناسب لي أن أقبل أي دليل على هذه الطريقة |
| Bu sözleri ilk duyduğumda kabul etmek bana da zor geldi. | Open Subtitles | لقد كان صعبا على أن أقبل أنا الآخر عندما سمعت هذه الكلمات لأول مرة |
| Terfii kabul etmeye karar verdim, eğer çok geç kalmadıysam. | Open Subtitles | لقد قررت أن أقبل النقل إن لم يكن الوقت قد تأخر على ذلك |
| Evet. Sanırım eski kocamın kabul etmemi istediği tek şey göbeği ve tüm garip davranışlarıydı. | Open Subtitles | أجل، أظن زوجي السابق كان كُل ما يريده أن أقبل ببطنه و نزواته الشّاذة. |
| Öncesinde bu pozisyonu kabul edip etmemek benim için büyük bir ikilemdi. | Open Subtitles | أعليّ أن أقبل هذا المنصب أو أرفضه؟ لقد كانت معضلةً بالنسبة لي |
| Benim bile kabul etmem gerek bu benim baştan yaratma konusundaki jübilem olabilir. | Open Subtitles | حتّى أنا، يجب أن أقبل أن هذه تعتبر أغنية عودتي للساحة |
| kabul ediyorum, kitabını işi kabul etmeden önce okumam gerekirdi. | Open Subtitles | كان يجب عليَّ قراءة كتابكِ قبل أن أقبل بهذه الوظيفة |
| Dinle, senin gerçekten kim olduğunu kabul etmek zorundayım. | Open Subtitles | أسمع , يجب أن أقبل ما أنت عليه حقاً |
| Çocuklara bakıcılık etmekle ilgili... önerini kabul etmek istiyorum. | Open Subtitles | أردت أن أقبل بعرضكِ لمجالسة الأطفال |
| Onların uzmanlık alanlarını kabul etmek zorundayım. | Open Subtitles | علي أن أقبل بخبراتهم في مجال عملهم |
| Bunu kabul etmek zorundayım. İlgini dağıtmamalıyım. | Open Subtitles | يجب أن أقبل بذلك لأبقيك مهتماً |
| Arkadaşlık talebini bizzat kabul etmek istedim. | Open Subtitles | أردت أن أقبل طلب الصداقة شخصياً |
| Öğrencilerin olağanüstü desteği sebebiyle isteklerini kabul etmeye karar verdim ve yazıma gelen histerik tepkiler hakkında herkesin önünde konuşacağım. | Open Subtitles | وبسبب الدعم العظيم الذي قدمه لي التلاميذ قررت أن أقبل دعوتهم وسأتحدث بشكل علني عن ردود الفعل الهستيرية |
| Teklifin için teşekkür etmek istedim, ama ben diğer işi kabul etmeye karar verdim. | Open Subtitles | يتوجب علي شكركِ على العرض ولكن قررت أن أقبل عرضاً آخر |
| O yüzden teklifini kabul etmeye karar verdim. Senin evinde kalacağım. Arkadaşlığının tadını çıkaracağım ve iyi bir gece uykusu çekeceğim. | Open Subtitles | سأود كثيرا أن أقبل بعرضك في الأخير و أمكث في منزلك مستمتعا ببعض الرفقة الحسنة، |
| Bunu da bir kağıt parçası ve senin sözünle kabul etmemi mi bekliyorsun? | Open Subtitles | وهل تتوقع مني أن أقبل هذا بقطعة ورق وكلامك؟ |
| İtiraf et, işi kabul etmemi istiyorsun ama söylemekten korkuyorsun. | Open Subtitles | أعترفي، بأنكِ تريدين أن أقبل بالوظيفة ولكنكِ خائفة جدًا من أن تقولي ذلك |
| Eğer özrünü kabul etmemi istiyorsan, bana bu konuda ciddi olduğunu göster. | Open Subtitles | إن أردتني أن أقبل اعتذرك اريني أنه صادق |
| O zaman daveti kabul edip ne olacağını görmek eğlenceli olabilir. | Open Subtitles | أعتقد أنه عليّ أن أقبل الدعوة وأتفقد الوضع |
| Üzgünüm Sue ama hiçbir şekilde bu teklifi kabul etmem. | Open Subtitles | أسف سو ولكن لا يمكن بحق الجحيم أن أقبل بذلك الأتفاق |
| Sen benim teklifimi kabul etmeden ben seninkini edemem. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أقبل عرضكِ إلى أن تقبلي عرضي |
| Bu itibarla şikayet etmeden hareketlerimin sonuçlarını kabullenmeliyim. | Open Subtitles | ولهذا يجب أن أقبل العواقب أفعالي بدون تذمر. |
| -Berbat tekliflerini kabul etmeliyim ve bunu yaparken aptal gibi gülümsemeliyim. | Open Subtitles | علي أن أقبل بعرضهم التافه وأن أبتسم كالأحمق وأنا أفعل ذلك |
| Bunu bile kabul etmemeliydim. Size yenisini alacağım. | Open Subtitles | ما كان علي أن أقبل هذه منك سأشتري لك واحدة أخرى |