| Konserin sırasında bir hata olmaması için bunu yemelisin değil mi? | Open Subtitles | يجب عليك أن تأكل هذا حتى لا تجعل أي خطأ يحدث أثناء الأداء ، حسناً ؟ | 
| Tabi. Koza olacaksan yemek yemelisin. | Open Subtitles | طبعا، إن كنت ستدخل شرنقة عليك أن تأكل أولا | 
| Ben yorgunum. Ders çalışıyordum. - Yiyecek bir şeyler ister misin? | Open Subtitles | هذا جيد, انا متعبة , إنني أدرس في الداخل , هل تريد أن تأكل شيئا؟ | 
| Çin'de olsan hiç kimsenin umurunda olmadan koca bir köpeği yiyebilirsin. | Open Subtitles | عليك أن تقرر لنفسك، في الصين يمكنك أن تأكل كلب بأكمله | 
| Hı hıı, şey, belki de, biri sandviç yemeyi denemeli. | Open Subtitles | نعم .. حسنا .. ربما تريد إحداهن أن تأكل ساندويتش | 
| Ameliyata girmek üzeresin yemek yiyemezsin. | Open Subtitles | أنت على وشك أن تخضع لجراحة لا يمكنك أن تأكل | 
| Zainab, akşam yemeği hazırlıyor eğer daha sonra bizimle yemek yemek istersen. | Open Subtitles | زينب ستعد العشاء إذا أردت أن تأكل معنا لاحقاً | 
| Sen hiçbir şey yapmıyorsun. Fasulye kadar bir şey yiyip doyabiliyorsun. | Open Subtitles | يمكنك أن تأكل أي شيء يمكنك أن تأكل حبة فاصوليا .. | 
| Benim gibi erkekleri öğle yemeğinde yersin. | Open Subtitles | أن تأكل الرجال مثل لي لتناول طعام الغداء. | 
| Daha çok meyve ve sebze yemelisin. Maymunlar gibi | Open Subtitles | عليك أن تأكل الكثير من الفاكهة والخضروات كما تفعل القرود | 
| Uzun bir süre lokanta olmayabilir, yemelisin. | Open Subtitles | ربما لا نجد مطعما أخر لفترة لذا فمن الأفضل أن تأكل | 
| yemelisin. Kemik torbası gibi olmuşsun. ye hadi, sıcaktır. | Open Subtitles | يجب أن تأكل, إن جلدك بارز استمتع أنها ساخنة | 
| Hayatım, iyi görünmüyorsun. Yemek yemelisin. Hadi. | Open Subtitles | إنك لا تبدو بخير يا عزيزي عليك أن تأكل, هيا | 
| Sana Yiyecek bir şeyler alalım. Yiyecek bir şeyler ister misin? | Open Subtitles | لنحضر لك شيئاً لتأكله أتريد أن تأكل شيئاً؟ | 
| Ve şunu bana! Cennette istedğin kadar yiyebilirsin. | Open Subtitles | إذن أعـطني هـذه، يـمكـنك أن تأكل الفطائر في الـفردوس | 
| Yani, faydalı bir manzarayı yemeyi bekleyemezsiniz. | TED | أعني لا أتوقع أن تأكل من المناظر الطبيعية | 
| Ve sen genç adam; bezelyelerini bitirmeden başka bir şey yiyemezsin. | Open Subtitles | وأنت أيها الشاب،ليس من المسموح لك أن تأكل اي شئ اخر حتى تأكل البازلاء | 
| Bu şeylerin tek yaptığı yemek, yemek, dışkılamak ve tekrar yemek. | Open Subtitles | كل ما تفعله هذه الكائنات هي أن تأكل وتأكل حتى تتعب ثم تأكل مرة أخرى | 
| Sence cennette istediğimizi istediğimiz kadar yiyip hiç doymayacak mıyız? | Open Subtitles | يمكنك أن تأكل بقدر ما تريد دون أن تشعر بالشبع؟ | 
| Ya bu tanrının belası bifteği yersin ya da yatağına gidip zıbarırsın. | Open Subtitles | يمكنك أن تأكل لحم البقر المشوي أو, تذهب الى السرير. | 
| Daha çok sebze yemelisiniz. | Open Subtitles | ربما يبنغي عليك أن تأكل المزيد من الخضار الورقية | 
| Evet veya hayır. Sadece çiğ balık yemek ister miydin? | Open Subtitles | كل الحق ، نعم أو لا، كيف تريد أن تأكل فقط السمك النيء ؟ | 
| Bir de nezaretten çıktığın için mutlaka tofu ye. | Open Subtitles | و بما أنك ذهبت للزنزانة، تأكد من أن تأكل التوفو | 
| Kedilerin avlarının çoğu küçük olduğundan, doğada gün boyu birçok kez beslenme gereği duyar ve karınlarını doyurmak için takip etme, atlama, öldürme ve yeme stratejisini kullanırlar. | TED | ولأن فرائس القطط صغيرة الحجم، تحتاج القطط في البرية أن تأكل مرات عدة في اليوم الواحد. فتستخدم الترصد والانقضاض و القتل والأكل كاستراتيجيات لتجد غذاءها. | 
| Tadını daha iyi alabilmen için elinle yemen gerek. | Open Subtitles | يجب أن تأكل هذه الوجبة بيدك، سيكون مذاقها أشهى | 
| - Hayır, hayır. Şükran Günü'nde çiğ balkabağı ve ördek yiyemezsiniz. | Open Subtitles | لا لا لايمكن أن تأكل بط ويقطين في عيد الشكر |