| İster burada oturur yasını tutarsın, istersen de geleceğe hazırlanırsın. | Open Subtitles | بإمكانكِ أن تجلسي هنا تنتحبين على رحيله أو بإمكانك أن تتجهزي للمستقبل |
| Ben de senin burada oturup içinde eski hayatıma dair sevdiğim her şey olan kataloğun sayfalarına baktığına inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع التصديق أنكِ تفكرين أنه من الجيد لك أن تجلسي هنا وتتصفحين في فهرس كل الأشياء التي أحبها |
| Sonunda oturmayı ve onsuz düzgün yemeği öğreneceksin. | Open Subtitles | ففي النهاية ستتعلمين كيف ينبغي أن تجلسي وأن تأكلي بشكل لائق دون الحاجة إليه |
| Peki, ama bizimle Oturmanı istiyorum. | Open Subtitles | حسنا – أفضل أيضا أن تجلسي معنا على الطاوله |
| Yapacağın tek şey orada Oturmak. | Open Subtitles | أن تجلسي هو كُلّ ما عليكِ فعله . سأقوم بالحديث مع الصحافة، |
| Aynı odada bulunup Chase'den daha uzağa oturabilir miydin? | Open Subtitles | هل يمكن أن تجلسي على مسافة أبعد من تلك عن شايس و تبقين في نفس الغرفة |
| Sen şöyle otur, ben sana gazoz getireyim. | Open Subtitles | ما رأيك أن تجلسي و أحضر لكِ مشروباً غازياً؟ |
| Ardında bıraktığın maddiyatçı dünyayı düşündüğün müddetçe tuvalette öyle oturamazsın. | Open Subtitles | لا تستطيعين أن تجلسي على المرحاض حتى أن ترفعي الغطاء كله للخلف |
| İster burada oturur yasını tutarsın, istersen de geleceğe hazırlanırsın. | Open Subtitles | يُمكنكِ أن تجلسي هُنا وتندبي فراقه، أو يُمكنكِ أن تتحضّري للمُستقبل. |
| Hayatım, oturur musun lütfen? | Open Subtitles | حبيبتي , هل لكِ أن تجلسي , من فضلكِ ؟ |
| Candace bir saniye oturur musun? | Open Subtitles | كانديس هل تستطيعين أن تجلسي قليلاً ؟ |
| Endişelenerek eline bir şey geçmez. oturup sakin olmaya çalış. | Open Subtitles | القلق لن يفيد، يجب أن تجلسي وتحاولي الحفاظ على هدوئك. |
| Evde oturup beklemenin senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أنا أفهم كم هو صعب أن تجلسي في البيت وتنتظري |
| Ama, lütfen, en azından bizimle oturup bu konu hakkında konuşun. | Open Subtitles | لكن ، رجاء ، إذا كان بأمكانك أن تجلسي . معنا لنتحدث عن هذا على الأقل |
| Sonunda oturmayı ve onsuz düzgün yemeği öğreneceksin. | Open Subtitles | ففي النهاية ستتعلمين كيف ينبغي أن تجلسي وأن تأكلي بشكل لائق دون الحاجة إليه |
| Gerçekten uyumak istiyorsan, tüm gün senin konuşmanı dinlerken benim koltuğumda oturmayı denemelisin. | Open Subtitles | حسنًا، إن رغبتي في النوم حقًا، فيجب أن تجلسي مكاني وتستمعي لنفسكِ طيلة اليوم |
| birde bunun üzerinde oturmayı dene | Open Subtitles | حاولي أن تجلسي هنا. |
| Yanıma Oturmanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدكِ أن تجلسي بجانبي. لقد تمّ إختطافكم. |
| Kaptan koltuğuna Oturmanı istiyorum. | Open Subtitles | تعالي هنا . أريد أن تجلسي على مقعد القائد. |
| Şuraya Oturmanı istiyorum Marcie. | Open Subtitles | حسناً يا مارسي، أريدك أن تجلسي هنا |
| Tek başına pubda Oturmak cesaret ister. | Open Subtitles | هذا أمر جريئ للغاية أن تجلسي لوحدكي في الحانة |
| Acil durum nedir? Bunu görmeden önce bir Oturmak isteyebilirsin. | Open Subtitles | ما الأمر الطاريء؟ ريما تريدي أن تجلسي لشرح هذا. |
| Aynı odada bulunup Chase'den daha uzağa oturabilir miydin? | Open Subtitles | هل يمكن أن تجلسي على مسافة أبعد من تلك عن شايس و تبقين في نفس الغرفة |
| Mahkeme salonunun çıkışında oturabilir misin? | Open Subtitles | هل يمكن أن تجلسي خارج قاعة المحكمة؟ |
| Hayir, otur sen. otur. Bugün kizlarima kahvaltiyi ben hazirliyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تجلسي وسأعد غالونين من الفطور اليوم |
| Burada oturamazsın! | Open Subtitles | لا يمكنكِ أن تجلسي هنا |