| Bana yardım et, yoksa teslimatı sana gelmeden yok ederim. | Open Subtitles | تساعدني، أو سأنسف تلك الشحنة قبل أن تصل إليك حتى | 
| Ama o gelmeden önce biri beni orada öldürmeye çalıştı. | Open Subtitles | لكن قبل أن تصل إلى هناك، حاول شخص ما قتلي. | 
| 80 yaşına varmadan vefat ettiğinizde bu demektir ki tahta olması gerekenden kısa. | TED | وعندما تموت قبل الأوان قبل أن تصل إلى 80، اللوح هو أقصر قليلا. | 
| Bizim su altı kurtarma araçları buraya gelene kadar, fırtına bizi vurur. | Open Subtitles | قبل أن تصل غواصة الانقاذ ستسبقنا العاصفة | 
| Gideceğin yere varınca, ayakkabılarını ve çoraplarını çıkar. | Open Subtitles | بعد أن تصل إلى المكان الذاهب إليه إنزع أحذيتك وجواربك | 
| Yani suya düşmeden önce ölmüş. | Open Subtitles | حتى انها كانت ميتة قبل أن تصل إلى المياه. نعم. | 
| Evet, Baltimore limanı. Oraya gelebilir misin? | Open Subtitles | نعم، ميناء بالتيمور هلّ بالإمكان أن تصل إلى أحواض السفن؟ | 
| Bu resim her zaman daha iyidir. İnsanlara çabuk ulaşabilirsin. | Open Subtitles | الصورة تكون دائماً أفضل يجب أن تصل لقلوب الناس بسرعة | 
| Peki, otobüsler gelmeden alt düzey personelle çabucak toplantı yapayım dedim. | Open Subtitles | حسناً, أردت اجتماعاً سريعاً مع الطاقم الإداري قبل أن تصل الحافلات. | 
| Buraya gelmeden önce onun konuşacağını söylemediğim için özür dilerim. | Open Subtitles | آسف لم أخبرك أنها ستتحدّث .قبل أن تصل إلى هنا | 
| Şimdi polisler gelmeden buradan gitsen iyi edersin. | Open Subtitles | والآن من الأفضل لك أن تنتطلق قبل أن تصل الشرطة | 
| Siz buraya gelmeden, kampüste olmanızın güvenli olup olmadığı hakkında büyük bir söyleşi vardı. | Open Subtitles | كان هناك حديث هام قبل أن تصل بشأن ما إن كان وجودك في الحرم الجامعي آمناً | 
| İlerideki makasa gelmeden treni durdur. | Open Subtitles | أوقف القطار قبل أن تصل للتحويلة التي أمامك. | 
| Bu yüzden acaba silah sesini acaba kıyıya gelmeden duymuş olmanız mümkün mü? | Open Subtitles | هل تعتقد انك سمعت الطلقه قبل أن تصل إلى الماء؟ | 
| Daha top gittiği yere varmadan topun varacağı yeri tahmin edip oraya bakıyor. | TED | حتى قبل أن تصل إلى مكان, يكون الطفل ناظرا إليه بالفعل. | 
| Oraya varmadan otobüsü durdurmaya çalışacak. | Open Subtitles | سيحاول أن يوقف الحافلة قبل أن تصل لتلك المنطقة | 
| Bir şüpheliyi takip ederken, tutuklama için yardımcı bir ekip gelene kadar, şüpheliyi gözden kaçırmayın. | Open Subtitles | عندما تطارد مشتبه به أبق إتصالا بصريا حتى تستطيع المساندة أن تصل للمساعدة في القبض عليه. | 
| Oraya varınca güvendiği birisiyle konuşup birkaç makale derlediler. | Open Subtitles | وبمجرد أن تصل إلى هناك .. ، ستتحدث مع شخص تثق به، لتضع قصتين معاً عن الأمر. | 
| Çünkü huzurevine düşmeden önce bir aile kurmak istiyorsun. | Open Subtitles | ولأنك تريد تأسيس عائلة قبل أن تصل لدار النقاهة. | 
| Korkarım kendisini riske atacağı bir noktaya gelebilir. | Open Subtitles | أنا خائفة أن تصل لمرحلة تضع نفسها بالخطر | 
| Eğer Papaya ve Başkan'a ulaşılabiliyorsa sen de ona ulaşabilirsin. | Open Subtitles | إذا كان بإمكانهم أن يصلوا إلي البابا والرئيس فأنت يمكنك أن تصل إليه بالتأكيد | 
| 8 gündür bekliyoruz. gelmesi gereken silahlar nerede yoldaş? | Open Subtitles | كان من المفترض أن تصل الأسلحة منذ أسبوع أين هي الآن؟ | 
| Yani ET önce imkânları kısıtlı olanlara ulaşmalı, diğer şekilde değil, sonucuna ulaştım. | TED | لذا فقد إستنتجت خلاصة أن تكنلوجيا التعليم يجب أن تصل لهؤلاء المحرومين أولاً، ليس بالطريقة الأخرى. | 
| Kız yarın gelir gelmez sizi aramasını söyleyeceğim ve onu sana devredeceğiz. | Open Subtitles | بمجرد أن تصل الفتاة غداً سأطلب منها جمع تلك المعلومة وسنقدمها لك | 
| Dijital bir dünyada, para daha uzaklara, daha hızlı bir şekilde ulaşabilir. Ancak biz, bu gardiyan kuruluşların merhametine kalmış haldeyiz. | TED | في عالم رقمي، من الممكن أن تصل النقود إلى مدى أبعد وبسرعة أكبر، ولكننا تحت رحمة تلك المؤسسات المتحكمة. |