| Birimiz karşıya geçip bize ip salmalı. | Open Subtitles | واحده منا عليها أن تعبر من خلال التعلق بالجدار وبهذا يمكنها أن تجهز لنا حبلآ |
| Küçük bir grup karanlıktan faydalanarak karşıya geçip nöbetçileri indirebilir ve okçuların karşıya geçmesi için | Open Subtitles | فرقة صغيرة بأمكانها أن تعبر تحت غطاء الظلام وقتلحراسهم, صنع طريق آمن لأقواسنا الطويلة |
| Bunu senden asla istemezdim ama Çok geç olmadan Kanlı Ormanı geçip Lola 'ya ulaşmalıyım. | Open Subtitles | لم أكن سأطلب منكَ هذا ، ولكن اريد منك أن تعبر خلال الغابة الدامية وتحصل على لولا قبل فوات الآوان. |
| Ve kentselleşmede %50 barajını geçmek ekonominin yeni bir yapıya geçme noktası olabilir. Dünya artık bir bağlantı haritasıdır. | TED | ويمكن أن تعبر نسبة ال 50 في المئة في المناطق الحضرية التي تمثل نقطة تحول اقتصادي. اذا العالم الآن هو خريطة من التواصل |
| Sınırı yiyeceksiz geçmek istiyorsan, sen devam et. | Open Subtitles | إذا أردت أن تعبر الحدود بدون معاناه ، فامضي قُدماً. |
| Demek bir kadın, cinselliğe olan ilgisini ifade ederse bu sadece profesyonel ayak oyunları yapıyor demektir. Hayır. | Open Subtitles | إذاً، لا يمكن أن تعبر المرأة عن اهتمامها بالجنس دون إثارة الآخرين؟ |
| Kelimeler şu anda hissettiklerimizi ifade etmekte yetersiz kalıyor. | Open Subtitles | لا يمكن للكلمات أن تعبر عن مشاعرنا في هذه اللحظة بالذات |
| Niye hiçbir şey söylemeden geçip gitmediniz ki? | Open Subtitles | لماذا لم يمكنك أن تعبر الطريق بدون أن تقول شيئًا ؟ |
| Gidip nehri geçip yakalansan çok yazık olur bence. | Open Subtitles | سيكون من المخزي أن تعبر هذا النهر كي يمسكوا بك |
| Eğer bu köprüyü kurarsanız ve dış ortamdan uzaklaştırırsanız, o zaman bu köprüyü yaratabilirsiniz ve hücreler vücudunuzda yenilenerek bu köprüden geçip yolunu bulabilir. | TED | إذا بنيت هذا الجسر و ابقيته بعيدا عن البيئة الخارجية, اذا اوجدت هذا الجسر تستطيع الخلايا التي تقوم بالتجدد داخل الجسم أن تعبر هذا الجسر و تكمل الطريق. |
| Karşıma geçip bunu yüzüme söyleme nezaketinde bulunabilirsin. | Open Subtitles | إذا كان لديك مشكلة معي أن تعبر الشارع |
| Çocuk şampiyonası için nitelendirmek gerekirse en az 25 metreye atmalısınız, bu da demektir ki bu duvarı geçip verandanın yarısına kadar gitmeli. | Open Subtitles | للتأهل حتى لبطولة الصغار ينبغي تحليقها على إرتفاع أقلّه 25 متراً، مما يعني بأن عليها أن تعبر ما بعد ذلك الجدار حتى منتصف الشرفة |
| Ve gün ışımadan köprüden geçip Manhattan'da olacaksın. | Open Subtitles | و عليك أن تعبر الجسر عائداً إلى "مانهاتن" قبل بزوغ الفجر |
| - Sonda bu aralıktan geçmek için çok büyük. | Open Subtitles | وحدة الإستكشاف أضخم من أن تعبر المدخل إذن قربى الصورة أكثر |
| "Mohawk Havayollari Jamaica Bay'i geçmek için." | Open Subtitles | طيران موهاك عندما تحتاج أن تعبر خليج جامايكا |
| - Öyleyse altından geçmek zorunda. - Tamam, hadi birkaç kürek alalım. | Open Subtitles | إذن يجب أن تعبر من تحت إذن لنحضر بعض الأدوات للحفر |
| Otoyola çıkmanın tek yolu nehri geçmek. | Open Subtitles | , لكي تصل إلى الطريق السريع عليك أن تعبر النهر |
| Bir daha kendini sirk ucubesi gibi ifade etmek istediğinde eğer yumruğum çenende kendini ifade ederse şaşırma! | Open Subtitles | المرة القادمة عندما تريد أن تعبر عن نفسك قليلا مثل غريب من السيرك , لا تصدم عندما تريد قبضتي أن تعبر عن نفسها على ذقنك |
| Kelimeler şu anda hissettiklerimizi ifade etmekte yetersiz kalıyor. | Open Subtitles | لا يمكن للكلمات أن تعبر عن مشاعرنا في هذه اللحظة بالذات |
| Suzie kızgınlığını ifade etmekte çok haklı. | Open Subtitles | سوزي لها كل الحق أن تعبر عن غضبها |