| Tabii ki çocukları götürmedik, aileleri buna izin vermezdi. | TED | ولكن بالطبع لم نصطحبهم لأن أهلهم لن يوافقوا على ذلك بالطبع. |
| Eğer aileleri öğrenirse, kafamı kopartırlar! | Open Subtitles | اذا عرف أهلهم الحقيقة، فان رأسي سوف يتدحرج |
| Demek istediğim, kızlar her zaman ailelerine doğruyu söylemez. - Burada mı? | Open Subtitles | الهدف هو، أن البنات لا يخبرون أهلهم الحقيقة دائما. هل هو هنا؟ |
| Arastïrmalara göre Ailelerinin iyi bir seks hayatï oldugunu düsünen çocuklar kendi seks hayatlarïnda daha basarïlï oluyorlar. | Open Subtitles | تظهر الأبحاث أن الأولاد اللذين يظنون أن أهلهم يعيشون حياة جنسية سليمة يقيمون كراشدين علاقات جنسية أفضل |
| ailelerini arayıp parasını ödemelerini istesem yeridir. | Open Subtitles | يجب علي مخاطبة أهلهم وجعلهم يأتوا و يدفعوا ثمن إصلاحها |
| Halktan biri olduğu için, ondan hoşlandılar onu sevdiler ve saydılar. | Open Subtitles | أحبوها، عشقوها إعتبروها من أهلهم |
| Ailelerin avukat tutup onları oradan hemen çıkarmaları gerekirdi, ama baskıya uğradıklarına dair de bir kanıt yok. | Open Subtitles | كان على أهلهم الاستعانة بمحامٍ أو إخراجهم من هناك على الأقل ولكن ما من دليل يدل على تلويث الاستجواب |
| Bana, bunu anne-babalara soylemem gerektigini soyleme. | Open Subtitles | لا تقولي أن مكروه حصل لاولئك الاطفال حتى لا اضطر لاعلام أهلهم |
| Uçan dairelerinde gökyüzüne açılıyorlar ve arada bir Ebeveynlerinin onaylamayacağı deneyler yapmak için insanları kaçırıyorlar. | TED | يبحرون في السماء بصحونهم الطائرة و من وقت لآخر يختطفون أشخاصاً من أجل القيام بتجارب أهلهم لا يوافقون عليها. |
| Afrika'da açlıktan ölen çocukların bile kendilerini seven aileleri var. | Open Subtitles | حتى الأطفال الجواعى في أفريقيا. حتى أهلهم يحبونهم. |
| Kendi aileleri hiçbir şeyi onlarla konuşmadığından bizimkiler her şeyi konuşmak ister. | Open Subtitles | أهلهم لا يتكلمون عن أي شيء لدرجة أنهم يريدون الحديث عن كل شيء |
| Çocuklara aileleri hakkında yalan söylediğimden emin olmak için göndermişler. | Open Subtitles | أترى, إنهم يرسلون أشخاص كي يراقبونني كي يتأكدوا أنّي لا أخبر الأطفال عن حقيقة أهلهم |
| Bayan, bu iki oğlan öldü ve aileleri harap olmuş durumda. | Open Subtitles | سيدتي,هذان الصبيان ميتان و أهلهم مدمرون للغاية |
| Bazıları ailelerine anlatmayı denedi ama kimseyi inandıramamışlar. | Open Subtitles | حاول بعضهم إخبار أهلهم لكنْ لمْ يصدّقهم أحد |
| Anne, sınıfımdakilerin ailelerine sor, bu tarz küçük şeylerde deliye dönüyorlar mı? | Open Subtitles | أمي, اسألي أي أحد من فصلي اذا كان أهلهم سيغضبون من هذا الموضوع. |
| Üniversite eğitiminin kutsal salonları için Ailelerinin evlerini terk ederler. | Open Subtitles | يتركون منازل أهلهم للقاعات المقدسة طلباُ لتعليم أعلى |
| Ailelerinin şifrelerini kırdıklarından beri tüm erkekler porno izliyor. | Open Subtitles | كل هؤلاء الرجال يشاهدون الأفلام الأباحية منذ أن أكتشفوا كلمة سر أهلهم |
| Hâlâ unutmasınlar diye küçüklere ailelerini anlatıyor. | Open Subtitles | ما زال يقول قصص للصغار عن أهلهم حتى لا ينسوهم |
| O çocuklar ailelerini 7-8 yıl önce kaybetmiş. | Open Subtitles | ,فقد هؤلاء الأطفال أهلهم عندما كان عمرهم 7 أو 8 أعوام؟ |
| Halktan biri olduğu için, ondan hoşlandılar onu sevdiler ve saydılar. | Open Subtitles | أحبوها، عشقوها إعتبروها من أهلهم |
| Günümüz çocukları oyun sırasında sesli ve yazılı sohbet ediyor, karakterleri yönetiyor, uzun ve kısa vadeli hedefler belirliyor ve Ailelerin konuşmak için onları bölmeleriyle de baş etmeleri gerekiyor. | TED | اليوم، يلعب الأطفال بألعاب تتطلب منهم التحدث بالكتابة والصوت، وتشغيل الشخصية، ومتابعة الأهداف الطويلة والقصيرة المدى والتعامل مع مقاطعة أهلهم كل الوقت للتحدث. |
| Bana, anne-babalara söylemem gereken şeyin bu olduğunu söyleme. | Open Subtitles | لا تقولي أن مكروه حصل لاولئك الاطفال حتى لا اضطر لاعلام أهلهم |
| Yani, Ebeveynlerinin boşanma nedeni çoğu çocuk aslında suçlu hissediyorum ve henüz Bunu gibi burada oturuyoruz sizin ana planının bir parçasıdır. | Open Subtitles | أعني ، معظم الأطفال الذين هم سبب طلاق أهلهم في الحقيقة يشعرون بالذنب و مع هذا أنت تجلس هنا و كأنها جزء من خطتك العبقرية |