| Onlara hatırlağım herşeyi söyledim. Uyuyordum. Bir şey beni uyandırdı. | Open Subtitles | أترين، لقد أخبرتهم بما تذكرت كنت نائماً، شيئ ما أيقظني |
| Görüyorsun onlara hatırladıklarımı anlattım. Uykudaydım. Bir şey beni uyandırdı. | Open Subtitles | أترين، لقد أخبرتهم بما تذكرت كنت نائماً، شيئ ما أيقظني |
| Oldu işte. Gitme zamanı geldiğinde beni uyandır. | Open Subtitles | هناك ، شكرا لك أيقظني عندما يحينُ وقت الذهاب |
| Evet, kapıyı kitle çalışma zamanı geldiğinde beni uyandır. | Open Subtitles | نعم , أغلق عـليّ , أيقظني عندما يحين وقت التدريب |
| İlk nöbet senin. Ay en yukarıya geldiğinde uyandır beni. | Open Subtitles | أنت الوردية الأولي، أيقظني عندما يصبح القمر في ذروته |
| Altı yıldır üzerime ateş açılmadı. Bu sabah, altı yılın ardından, bir savaş uçağından üzerime ateş açıldığı bir kabusla uyandım. | TED | لم تُطلق النار علي منذ ست سنوات، لكن أيقظني فزعًا هذا الصبح كابوس رأيت فيه طائرة تهاجمني، بعد ست سنوات. |
| Size TV izlemek için aşağı indiğimi ve kanepede içimin geçtiğini söyledim beni uyandıran ev telefonuydu. | Open Subtitles | أخبرتك,نزلت للطابق السفلي لأشاهد التلفاز و غفوت على الأريكة ثم أيقظني رنين هاتف المنزل |
| Sabaha karşı üçte kapıma vurarak beni uyandırdı. | Open Subtitles | انه أيقظني في الساعة الثالثة في الصباح، بالطرق على الباب. |
| Oscar beni bir şişe şampanyayla uyandırdı. | Open Subtitles | لم أرى زوجي في علاقة مع امرأة أخرى من قبل لقد أيقظني أوسكار بزجاجة من الشمبانيا |
| Kalkarken ayak bileğimi incittim çünkü götün biri sabahın dördünde beni uyandırdı. | Open Subtitles | قمت بالنزول على كاحلي عندما نهضت من الفراش بسبب أبلهٌ ما أيقظني في الرابعة صباحاً |
| Dışarı günlük güneşlik, ayaklarımda yaylı terlik var ve bir tanecik oğlum beni bu nefis kahveyle uyandırdı. | Open Subtitles | الشمس تلمع، و حذائي يتحرّك من مكانه و إبني الرائع أيقظني من النوم و معه كوب لذيذ من القهوة |
| İyi, işte sana bir soru. Yarın sabah 6'da beni uyandır. | Open Subtitles | - حسناً ، تفضل هذا سؤال ، أيقظني الساعة السادسة صباحاً. |
| Evet. Vardığımızda beni uyandır. | Open Subtitles | نعم، نعم أيقظني عندما نصل إلى هناك |
| Yemek hazır olunca beni uyandır. | Open Subtitles | أيقظني عندما تكون الوجبة جاهزةً |
| Güneş doğarken uyandır beni. | Open Subtitles | أذا نمت لشروق الشمس بعد السابعه, أيقظني |
| Mierzwiak! uyandır beni! | Open Subtitles | ميرزوياك، أيقظني |
| Evet, sosyoloji sınavım için sabahlamam gerekti ve sonra öteki tarafa geçen bir Rus cadı topluluğuyla uyandım. | Open Subtitles | أجل، سهرت الليل أذاكر لأجل اختبار علم الاجتماع. ثم أيقظني مرور معشر ساحرات روسيّات ميّتات عبري للجانب الآخر. |
| - Baş ağrısıyla uyandım. Senin yanına gelmiştim ama bunu beklemiyordum. | Open Subtitles | أيقظني صداع، فجئت لإيجادك ولم أتوقع هذا. |
| Tavan penceresinde bir kuş vardı. Beni uyandıran o oldu. | Open Subtitles | كان الطائر على فتحة السقف إنه الطائر الذي أيقظني. |
| Bu döndüğünde beni uyandırın. Emredersiniz. | Open Subtitles | ـ عندما ينزل الرمل كله، أيقظني ـ أجل، سيّدي |
| Beni uyandırdın. | Open Subtitles | كنت أيقظني. انا كنت نائم. |
| # Wake me up before you go, go # | Open Subtitles | ♪ أيقظني قبل أن تذهب ♪ |
| Beni uyandırmıştı. | Open Subtitles | لقد أيقظني |
| Çok komik. Bitince beni uyandırırsınız. | Open Subtitles | مضحك جداً, أيقظني عندما ينتهون جميعهم |
| Kazadan sonra hiçbir şey hatırlamıyorum... babam beni uyandırana kadar. | Open Subtitles | أنا لا أتذكر أي شيء بعد الحادث... حتى والدي أيقظني. |
| Tamam. Geldiklerinde malları kontrol eder sonra da beni uyandırırsın. | Open Subtitles | حسناً، افحص أنت البضائع عندما تصل، وبعدها أيقظني. |
| Dün gece üç kez bağıran bir karga tarafından uyandırıldım. | Open Subtitles | البارحة أيقظني من نومي غراب نعب 3 مرات |