| Havadan sudan konuşmak yeterli. Neden gelmeni istediğimi söyleyeyim. | Open Subtitles | دعنا ندخُل في صلب الموضوع أريد أن أُخبرك لماذا طلبت مقابلتك |
| Ama size Balan hakkında bilmediğiniz bir şey söyleyeyim. | Open Subtitles | لكن دعني أُخبرك شيء يخص بالن من المرجح انك لا تعرفه |
| Başka birisine vereceğim. Ama kime vereceğimi söylemem! | Open Subtitles | .سوف أُعطيها لشخص أخر .لكن لن أُخبرك من هو |
| Sahte bir hikaye anlatabilirim, ya da direkt doğruyu söyleyebilirim. | Open Subtitles | حسناً، بوسعي أن أُخبرك بقصّة كاذبة أو أن أُخبرك بالحقيقة |
| Şimdi de size çift taraflı ajan olarak çalışabileceğimi söylüyorum. | Open Subtitles | الآن أنا أُخبرك أنني في موقع أكون فيه عميل مزدوج |
| Kızının Muay Thai şampiyonu olacağını söylememi istedi. | Open Subtitles | لقد أخبرني أن أُخبرك ِ بأن إبنتك ِ ستُصبح بطلة ملاكمة تايلندية |
| Şöyle söyleyeyim. Son iki haftada 200 bin dolardan fazla kazandım. | Open Subtitles | دعني أُخبرك بهذه الطريقة، لقد جنيتُ مائتي ألف دولار في الـ8 أسابيع الماضية |
| Bu kalıcı olmayacak. Şimdiden söyleyeyim. | Open Subtitles | هذا الحال لن يدوم إنني أُخبرك بذلك منذ الآن |
| Ne gördüğümü söyleyeyim. | Open Subtitles | أنا أُخبرك بما رأيته بأُمّ عيني |
| Ronny, yeni bir ev alamazsam ya da eve daha fazla ekmek getiremezsem, çocuklardan birine kız kardeşime taşınmasını söylemem gerekecek. | Open Subtitles | يجب أن أُخبرك أحد أطفالي أن ينتقل ليعيش مع شقيقتي، حسناً؟ |
| Bu yüzden sadece sana söylemem gerektiğini düşündüm. | Open Subtitles | و أيضاً، شعرت بأنه يجب أن أُخبرك أنت فقط |
| Babam beni, sana karşı büyük bir hata yaptığımızı söylemem için gönderdi. | Open Subtitles | لقد أرسلني أبي لكيّ أُخبرك " " ... بأننا إرتكبنا خطأً فظيعاً |
| Yani başkalarına söyleyemeyeceğim şeyleri size söyleyebilirim. | Open Subtitles | لذا يمكنني أن أُخبرك أشياء لا أُخبر الآخرين بها |
| Şimdiden söyleyebilirim ki, beraber çok güzel şeyler yapacağız. | Open Subtitles | أتعملين ما الذى أستطيع أن أُخبرك به بالفعل؟ أننا على وشك أن نفعل شيئاً عظيماً معاً. |
| Bunu kimseye söylemedim sana niye söylüyorum ki? | Open Subtitles | أنالمأخبرمُرشديهذا, لماذا أُخبرك بِهذا ؟ |
| - Ne? Briggs, sana onu atmamanı söylememi istedi. | Open Subtitles | . أخبرني ان أُخبرك ألا تتخلص من البضاعة |
| Sana her gün bir şey bulamadığımızı söylemek ise öyle değil. | Open Subtitles | أنـا أُخبرك بهذا كل يوم. ليس لديّنا ادله جديدة. |
| Şunu sana söylemeliyim ki yalan söylememen gerçekten önemli. | Open Subtitles | يجب أن أُخبرك من الآن من المهم ألّا تكذبي |
| Bir daha söylemeyeceğim. Burayı terk etmeniz gerekiyor. | Open Subtitles | لن أُخبرك مُجددًا، يجب أن تغادر المنطقة. |
| Ne diyeyim sana bilmem ki. Alt tarafı ek iş. | Open Subtitles | لا اعلم مالذي أُخبرك به , إنه مجرد عمل إضافي, هذا كل مافي الأمر |
| Sana o zaman söylemedim fakat havluyu anı niyetine sakladım. | Open Subtitles | لم أُخبرك حينها ولكنّني أخذت المِنشفة كتذكار ؟ |
| Daha önce söylemediğim için üzgünüm, çünkü başlarda gerek duymamıştım. | Open Subtitles | وأَنا آسف أنا لَمْ أُخبرك في مسبقاُ. فقط... تَعلمين، في باديء الأمر لَمْ يَخْطر ببالي ان اخبرك |
| Sana söylemeliydim. | Open Subtitles | كان يجب عليّ أن أُخبرك |