| -Öyle bir şey yaparsan, bildiklerimi polise söylemek zorunda kalırım. | Open Subtitles | إذا كنت قد فعلتِ ذلك، سوف أُضطر إلى أن أُخبر الشرطة بِما أعرفه |
| Şayet çıktığında o güzel şartlı tahliye memurunu görmezsen ben senin o güzel küçük kızını görmek zorunda kalacak ve bu canavarı iliklerine kadar hissetmesini sağlayacağım. | Open Subtitles | إن لن تذهب وترى ضابطة المُراقبة الجميلة تلك فسوفَ أُضطر لأن أذهب وأرى أبنتك وأغتصبها |
| Şayet çıktığında o güzel şartlı tahliye memurunu görmezsen ben senin o güzel küçük kızını görmek zorunda kalacak ve bu canavarı iliklerine kadar hissetmesini sağlayacağım. | Open Subtitles | إن لن تذهب وترى ضابطة المُراقبة الجميلة تلك فسوفَ أُضطر لأن أذهب وأرى أبنتك وأغتصبها |
| Canın cehenneme. Bana masum insan öldürmek zorunda kalmayacağımı söylemiştin. | Open Subtitles | خسئتَ، قلتَ أنّي لن أُضطر لقتل أناس أبرياء |
| Böylece kimseyle konuşmak zorunda kalmam. | Open Subtitles | بهذه الطريقة لن أُضطر للتكلم مع أحد |
| Senin gibi adamlarla anlaşma yapmak zorunda kalmam. | Open Subtitles | و لا أُضطر لعقد إتفاقات مع رجال مثلك. |
| Fakat gerçek şu ki, bırakmak zorunda kalabilirim. | Open Subtitles | ولكن... الحقيقة هي أنّني قد أُضطر للانسحاب. |
| Bu gece yap ve ben de zorunda kalmayayım. | Open Subtitles | -افعلي ذلك ولن أُضطر لأذيته |
| zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | لن أُضطر لذلك |