| Yani bir savunma firmasına giriş hakkı olan bir teröristle mücadele ediyoruz. | Open Subtitles | إذاً فنحن نتعامل مع إرهابي كان لديه الامكانية للدخول على مشروع دفاعي |
| Yani burada maskeli ve oksijen borulu adamların gelmesini bekliyoruz. | Open Subtitles | إذاً فنحن هنا ننتظر ظهور أشخاص مقنعين يتنفسون عبر أنابيب. |
| Yani biz hepimiz Afrikalıyız ve evinize hoşgeldiniz. | TED | إذاً فنحن جميعنا أفارقة، ومرحباً بكم في الوطن. |
| O zaman biz erkek arkadaşarı veya eski erkek arkadaşları arıyoruz. | Open Subtitles | إذاً فنحن نبحث عن صديق حميم لها، أو صديق سابق، |
| O zaman bir daha buluşmamalıyız. | Open Subtitles | إذاً فنحن لا يجب أن نلتقي اكثر من هذا |
| - Büyük bir para söz konusu O zaman. | Open Subtitles | إذاً فنحن نتحدث عن كمّ كبير من المال. |
| Yani bunun işlediğini biliyoruz. Peki bu uluslararası standartların içeriği ne olmalı? | TED | إذاً فنحن نعلم أنها تنجح. ماذا ستكون محتويات هذه المعايير الدولية؟ |
| - Yani, tuzağa düşürüldük, o evi istiyoruz biz. | Open Subtitles | إذاً , فنحن أساساً محاصران هنا و يتوقع منّا التزاوج عند الطلب |
| Yani biz burada dikilirken, birisi öyle bir kaza geçirsin,.. | Open Subtitles | إذاً فنحن نقف هنا في الخارج على أمل أن نجد إصابةً شديدة |
| - Yani komada kalsın diye mi dua ediyoruz? | Open Subtitles | إذاً فنحن نهتف له كي يظل في تلك الغيبوبة ؟ |
| Yani, hala onu bu vurulma olayına bağlayacak en ufak bir fiziksel kanıtımız yok mu? | Open Subtitles | إذاً فنحن لا نزال غير حاصلين على شيء واحد من الدليل الفيزيائي لربطها بحادثة إطلاق النار؟ |
| O bir uzman." Yani yeterliliğimizin nerede olup olmadığını anlamamız gerekir. | TED | إنه خبير." إذاً فنحن نحتاج لفهم أين هي إختصاصاتنا وأين لا توجد. |
| Yani bu konuda yüzde 99 çözüme ulaşmışken paramız bitmek üzere. | TED | إذاً فنحن قطعنا 99% من الطريق للوصول لهذا المبتغى، ونحن على أعتاب نقص الأموال. |
| O zaman hiçbir şekilde savaş suçlarıyla ilgili olmaz. | Open Subtitles | إذاً فنحن لسنا أفضل حالاً من (هتلر) والمسأله إذاً لن تكون مسألة جرائم حرب إطلاقاً |
| O zaman burada bir hiç uğruna kıçımızı yırtıyoruzdur. | Open Subtitles | إذاً فنحن نضيع وقتنا هنا |
| - O zaman durum felaket. - En az birinci derece. | Open Subtitles | -أجل، إذاً فنحن في كارثة نعم، تحذير (ديفكون) من الدرجة الأولى على الأقل |
| Ödeştik O zaman. | Open Subtitles | إذاً فنحن متعادلين |
| Deb, Mary için küçük düşeceksek O zaman onun istediği gibi adam gibi yapacağız bu işi. | Open Subtitles | ( ديب ) , إذا كنا ذاهبين لنذل أنفسنا من أجل ( ماري ) إذاً , فنحن ذاهبون للقيام بذلك بشكل صحيح وبالطريقة التي هي تريدها |
| O zaman bir savaş içindeyiz. | Open Subtitles | إذاً فنحن في حالة حرب |
| O zaman gözcülerden sadece üç tanesini bulabildik. | Open Subtitles | إذاً فنحن لم نواجه سوى ثلاثة |