| Motorlu araçla çarpışma sonucu oluşan kafadaki künt uçlu cisim travması. | Open Subtitles | ضربة حادة في الرأس نتيجة إصطدام مركبة متحركة |
| Ortada bir çarpışma var ve birşeyler saçılıyor. | Open Subtitles | هناك إصطدام في الوسط, والمادّة منتشرة بالأرجاء. |
| Kesin söyleyebileceğim tek şey var o da ölüm sebebinin araba kazası olmadığı. | Open Subtitles | حسناً، أستطيع أن أؤكد لكِ شيئاً واحداً إصطدام السيارة لم يكن سبب الوفاة |
| Alt atmosfere saatte yaklaşık 80.000 km hızla girmesi bir yumurtanın betona çarpması gibi olur. | Open Subtitles | فعندما يصطدم بالطبقة السفلى من الغلاف الجوي بسرعه تقارب ال 500 ألف ميل في الساعة فهذا يشبه إصطدام البيض بالخرسانة |
| İki tren çarpışmış. Biri Cherbynsk'e savaş başlıkları taşıyormuş. | Open Subtitles | إصطدام قطاران أحدهما كان يحمل رؤوس حربية إلى تشيربينسك |
| İyi bir jeolojik örnek ve bir çarpma kraterine benziyor. | Open Subtitles | نجمع العينات الجيولوجيه مما يبدو أنها فوهه ناتجه من إصطدام |
| MCC geliyor. Ben ilgilenirim. | Open Subtitles | حادثة إصطدام قادمة ، سأتولاها |
| Önümüzdeki 60 dakika boyunca size gerçek kaza kurbanlarını göstereceğiz. | Open Subtitles | خلال الـ60 دقيقة القادمة ، سنشاهد مشاهد حقيقة عن ضحايا إصطدام السيارات |
| Serbest kaburgaların dış cephelerinde doğrudan darbe kaynaklı kırıklar var. | Open Subtitles | هناك كسور إصطدام مباشر على الجانب الخلفي للأضلاع الفقرية. |
| Bir çarpışma tespit edildi. Çarpışmayı doğruladık. Temas zamanı: | Open Subtitles | شعرنا بإصطدام, تأكد وقوع إصطدام, تم الإتصال |
| Yavaş çekim gerçekleşen çarpışma çarpma bölgesinde dev dağların yükselmesine sebep oldu. | Open Subtitles | إصطدام بالسرعة البطيئة أدى لبزوغ جبالا عملاقة طوال منطقة الإصطدام |
| Çünkü Güneş'in atomlarıyla saniyede milyarlarca kez çarpışıyor ve her çarpışma onları gelişigüzel yönlere fırlatıyordu. | Open Subtitles | لأنها كانت تصطدم مليارات المرات في كل ثانية بذرات الشمس, وكل إصطدام كان يرسلها في إتجاه عشوائي |
| Ölüm nedeni, araba kazası veya düşmelere bağlı ani hareketlerde görülen beyin dokusunun parçalanması. | Open Subtitles | سبب الوفاة كان إصابة عصبية في الدماغ يحدث عادة بسبب تباطئ مفاجئ . الذي يترافق عادة مع إصطدام السيارة او سقوط قوي |
| Ölümlü bir zincirleme trafik kazası olsa iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل أن يكون هناك حادث إصطدام كبير بإصابات بالغة |
| "testis kazası" videolarını seyretmeyi başardık. | Open Subtitles | جميع مقاطع الفيديو على الإنترنت التي تحمل عنوان إصطدام في الخصية. |
| Veya cesedin akıntı ile kayalara çarpması nedeniyle. | Open Subtitles | أو إصطدام الجثة بالصخور بينما كانت تتجرف مع النهر. |
| Bir daha bana yalan söylersen kafanın duvara çarpması bu akşam yaşayacağın en acısız hareket olacak. | Open Subtitles | إذا كذبت مرة أخرى، سيكون إصطدام رأسك بالجدار... أقل ألم ستشعر به الليلة... |
| Araba çarpması bizim işimiz değil. | Open Subtitles | إصطدام وهرب، لا مشكلة لدينا. رائع. |
| Araba trenle çarpışmış. | Open Subtitles | - بقطار سيّارة إصطدام |
| Bu kanatçıklar, Pentagon'da bulunanda olduğu gibi, bir çarpma sonucu kolaylıkla yuvasından çıkabilir. | Open Subtitles | هذه الشفرات تفقد بسهولة فى إصطدام مثل أصطدام البنتاجون |
| Zincirleme kaza olmayınca kimse yarış pistinde olanlara bakmaz. | Open Subtitles | لا أحد يلقي إنتباهاً على مضمار السرعة حتى يحصل تراكم إصطدام |
| Kırık kafasına sert bir darbe alınca olmuş. | Open Subtitles | أجل، وذلك الكسر تم بواسطة إصطدام حاد وقويّ |
| Geçen ay 19. anayolda iki otobüsün çarpıştığı kazayı hatırlıyor musun? | Open Subtitles | تَتذكّرُ a مباشرةً إصطدام بين حافلتين على طريق سريعِ 19 الشهر الماضي؟ |