| Bu konuda lösemiden kurtulan küçük bir kızın müthiş bir hikayesi var. Kanını alıyorlar, düzenliyorlar ve CRISPR öncüsü ile geri koyuyorlar. | TED | هناك قصة رائعة عن طفلة صغيرة أنقذت من سرطان الدم عن طريق أخذ دمها بالكامل وتعديله ثم إعادته بواسطة مركب طليعي لكريسبر. |
| Kurbandan alınıp lanetlenmiş ve ona geri verilmiş bir şey. | Open Subtitles | شيء ما تم أخذه من الضحية الملعونة وتم إعادته لها |
| Kurbandan alınıp lanetlenmiş ve ona geri verilmiş bir şey. | Open Subtitles | شيء ما تم أخذه من الضحية الملعونة وتم إعادته لها |
| Artık tekrar tekrar denemek yok. Bu gece kaçtık, kaçtık. | Open Subtitles | الأمر هكذا يا رجل و لن يمكننا إعادته لو فشل |
| Tüketiciler iade aşamasında ürünün fotoğrafını çekip durumunu onayladıkları bir uygulama kullanabilirler. | TED | يستطيع المستخدمون أن يستخدموا التطبيق لالتقاط صور للمنتج ويضعوا حالة المنتج عند إعادته. |
| Phil sağolsun, biobilgisayar iyileşti ve yarı yaşayanların ülkesine geri getirildi. | Open Subtitles | الشكر لفيل الكمبيوتر الحيوي تعافى وتمت إعادته إلى أرض النصف أحياء |
| Ve istersem bende kalabileceğini geri vermek istersem de arayabileceğimi söyledi. | Open Subtitles | قال أنّ بوسعي الاحتفاظ به أو الاتّصال به إنْ أردتُ إعادته. |
| Onu geri getirebiliriz. Bizi buraya kimin getirdiği önemli mi? | Open Subtitles | هذا يعني أنّ بوسعنا إعادته أيهمّ مَنْ أوصلنا إلى هنا؟ |
| Onu burada tutmuyorsun ama hemen gerisin geri göndermek zorunda da değilsin. | Open Subtitles | لن تحتفظ به، لكن لست مجبراً على إعادته إلى المنزل فوراً أيضاً. |
| Bana geri getirene dek onu sıkı sıkı tutmanı söylemiştim. | Open Subtitles | طلبت منك أن تتمسّك به حتّى تتمكّن من إعادته لي |
| Masa sekizdeki herif burgerini geri gönderip para ödemeden gitti. | Open Subtitles | الرجل على طاولة ثمانية إعادته له برغر وغادر دون دفع. |
| Bir belgeye eriştiği zaman onu çıkarır, inceler ve sol tarafa geri koyardı. | TED | وحين الدخول لملف ما يقوم بسحبه، مراجعته ثم إعادته لليسار من الصندوق. |
| Ziyaretimden üç ay sonra McGowan, HYB dışında bir yere nakledildi ve sonra uyarılmaksızın yeniden geri getirildi. | TED | بعد ثلاثة أشهر من زيارتي، تم نقل ماكغوان خارج وحدة إدارة الاتصالات ومن ثم وبدون سابق إنذار، تمت إعادته إلى هناك. |
| Bir yaşlı kurttan para alıp geri ödememe gibi bir şansın yok. | TED | لا يمكنكم اقتراض المال من ذئب وعدم إعادته. |
| Değiştiremeyeceğiniz tek şey, geri alamayacağınız tek şey, zamandır. | TED | الشيء الوحيد الذي لا يمكنك تغييره، لا تستطيع إعادته للوراء، هو الزمن. |
| Üzgünüm, eğer böyle birşey olsaydı, eminim şimdiye kadar geri gelmiş olurdu. | Open Subtitles | أسفه ، ولكنني متأكدة من أنه سيتم إعادته لو حدث هذا |
| Bundan kurtulmanın en basit yolu onu geri vermek. | Open Subtitles | إسمعي لورلاي، الطريقة الأسهل للخروج من الوضع هو إعادته |
| Hemen geri göndermelerini isteyin. | Open Subtitles | وأطلب منهم إعادته . حالما يتم الأنتهاء منه |
| Bir süre sonra onu tekrar filikaya aldık. | Open Subtitles | وبعد برهه تمكنا من إعادته للقارب مرةً أخرى |
| Görünmezlik devre dışı. Devreye tekrar alabilir miyim bilemiyorum. | Open Subtitles | الإخفاءتمتعطيله, لا أعلم إذا كان بإمكاني إعادته للعمل |
| Bu nedenle, iyi hâli yarı açıkta devam etmediği görülenler kapalı cezaevine iade edileceklerdir. | Open Subtitles | . ردهة السجن أولئك الذين لا ينفذون المواصفات . بصورة جيدة ، سيتم إعادته |
| Onu senden onu öldüren çocukların nefreti aldı, ve sen onu sevginle geri döndürmeye çalıştın. | Open Subtitles | الأولاد الذين قتلوه, كرههم أخذه منك. وتريدين إعادته بحبك؟ |
| Yani katil, tekneyi kıyıya götürmek için onu yerine takmak zorundaydı. | Open Subtitles | مما يعني أن القاتل كان عليه إعادته لأيصال القارب إلى الشاطئ |